Eğer tüm bu popülasyonu bir araya, bir coğrafi mekâna toplayabilecek olsaydık ülkemizdeki en büyük ikinci şehri, dünyada ise nüfus sıralamasında 74. Sırayı alan Zimbabve (nüfusu 14.542.215) ile 75. sıradaki Güney Sudan’ın (nüfusu 11.868.209) arasında yer alacak olan 75. sıradaki ülkeyi kurabilirdik. Bu yaklaşık 12-13 milyonluk topluluğun merkezinde yer alan ve ortak paydasını oluşturan YKS ve LGS’ye hazırlanan öğrenciler sadece kalabalık oluşları sebebiyle bile her yönüyle nazarı dikkate alınması gereken, alınmayı hak eden bir topluluk.
Sayısı yüksek olduğu kadar hassasiyetleri de yüksek olan bu öğrenci grubunun çoğunluğu ağustos ayının ilk günlerinden bu yana dört beş aydır yoğun biçimde çalışmaya devam ediyor. Devam ediyor etmesine fakat içinde bulunduğumuz şu günlerde çalışmalarında tempolarında, hızlarında neredeyse ciddi bir düşüş var. Üstelik bu konudaki şikâyet ve serzenişlerin de, doğrudan tüm öğrencileri gözlemleyemesem de, giderek arttığını tahmin ediyorum.
Öğrencilerin sürecin başındaki motivasyonları kayboluyor, bunu anladık ama öğrenciler motivasyonunu neden kaybediyor bunu incelememiz gerekiyor.
Öncelikli olarak “Neden?” sorusu önemli ve acilen cevaplanmalı fakat şunu belirtelim ki bahsettiğimiz süreç her yıl bu dönemlerde tekrarlanan, panik yapmadan çözümün ne olduğuna odaklanılması gereken esasında geçici bir süreç. Velilerin de desteğiyle süreci atlatmak bir o kadar kolay fakat bu dönemde “ipin ucunu kaçıran” öğrenciler için durumu toparlamak ise bir o kadar zor olabilir.
Her şeyden önce yorgunluk önemli bir faktör. Ağustos ayından bu yana devam eden çalışmaların elbette ki yorgunluk gibi bir etkisi var ama biz altta, daha derinlerde yatan sebeplerle birlikte bu motivasyon kaybının nedenlerini bir irdeleyelim istiyoruz.
- Genelde bu sürecin dikkatli takip edilmesi, iyi yönlendirilmesi ve iyi planlanması gereken zor bir süreç olduğu öğrencilere söylenmez. Tam aksine belki de öğrencinin gözü korkmasın diye sürekli kolaylığı vurgulanır. Öğrencilerde de kolayca ve kısa sürede puanların yukarı doğru tırmanacağına dair bir beklenti oluşur.
Beklenti karşılanmazsa doğal olarak motivasyon kaybolur.
- Tüm canlılarda ve tabi ki tüm insanlarda olduğu gibi, hayatın birçok bileşenden oluştuğu unutularak sınava hazırlanan öğrencinin tüm hayatının sanki sınavdan ibaret olduğu zannedilir, ima edilir ya da açıkça vurgulanır. İşte en tehlikeli motivasyon sömürücüsü budur. Okulda, evde, sokakta, sosyal cevrede ve sosyal medyada sürekli sınava dair konuşmalara tanık olan öğrencinin hayatının orta yerine sınav gelir oturur. Hayatının diğer bileşenlerine özlemle bakan öğrenci sınavı sanki bir ceza gibi algılamaya başlar. Elbette bazı öğrenciler motivasyonum düştü dese de her öğrenci böyle ifade etmez fakat şöyle söylerler:
“Bir tek soru dahi görmek istemiyorum”
“Bir yatsam günlerce uyusam”
“Ben istesem yaparım da…”
“Hayat sadece soru çözmek, üniversite okumak değildir”
“Bu sistemin bozuk olduğu zaten bu sınavlardan belli” derler.
- Bu günlerde öğrencilere hep aynı şeyleri tekrar ediyormuş gibi ama hiç ilerleyemiyormuş gibi gelir. Tıpkı karayı görmeden sonsuz denizde kulaç atan bir yüzücü, ışığı görmeden karanlık bir tünelde yürüyen bir yaya ya da ne zaman geleceğini bilmeden istasyonda treni bekleyen yolcu ne hissederse bu günlerde öğrencilerin birçoğu da öyle hissediyor. Bu sınav yolculuğunda ilerleme kaydettiklerine, yeni şeyler öğrendiklerine ve keşfettiklerine inanmıyorlar.
Demek ki öğrencilerin olumlu motivasyona ihtiyaçları var. Hangi alanda olursa olsun bir önceki durumdan daha iyi bir duruma geliyorsa her öğrenci övgüyü ve takdir edilmeyi hakkediyor demektir. Çünkü “ben yapabiliyorum, başarıyorum” duygusu her öğrencinin içsel motivasyon kaynağıdır.
- Her insan neyi ne kadar yapabileceğini ne kadar zamana ihtiyacı olduğunu çok iyi bilir. Öğrencinin çabası, ilgisi ve yetenekleri ile hedefleri arasındaki dengeyi iyi kurmak gerekir. Motivasyonunu kaybetmiş bir öğrenciye dikkat edin mutlaka iki durumdan birini yaşıyordur; ya çok yukarıda, ulaşamayacağını düşündüğü bir hedefe zorla koşturuluyordur ya da çok rahatlıkla ulaşabileceği kendi seviyesinin altında bir hedef gösterilmiştir. O halde, ancak biraz yüksek ama ulaşılabilir hedefler motivasyon kaynağıdır.
Her zaman daha iyisini yapabilecek gücümüz mutlaka var fakat daima mükemmel olmamız bekleniyorsa erkenden “havlu atmak” en mantıklısıdır.
- Veliler ve öğretmenler olarak ilerlemeyi ve süreci daima takip ettiğimizi, istedikleri anda öğrencilerimizin yanında olacağımızı hissettirmeliyiz. Bunu yapmanın en iyi yolu “geribildirim” vermektir. Çabası, ilişkileri, duygusal çalkantıları ve tabi ki sınav sonuçları hep ilgi alanımızda olmalı. Bu ilgi her öğrencinin içsel motivasyonunu yakalamasına yardımcı olacaktır. Tahmin edeceğiniz gibi içsel motivasyonun önünde hiçbir engel duramayacaktır.
Olmak istediği şeyi eleştirmeden, duyguları ve düşünceleri ile ilgili yargılamadan, sorgulamadan anlamaya çalışmak her zaman motivasyonu ayakta tutacaktır.
Unutmayalım; “Başarı hata aramakla değil çözüm aramakla yakalanır. Çözüm arayan her çocuğun çözüm arayan bir yetişkin rol modeli vardır.”