adscode
adscode

Öğrenci okulu değil, okul öğrenciyi seçiyor

Yoksul bölgelerdeki okullara alt sınıftan öğrenciler, kentlerdeki iyi okullara orta ve üst sınıftan öğrenciler gidiyor. Doç. Dr. Sever’e göre ‘okul seçimi genellikle bir illüzyon, öğrenci okulu değil,…

Öğrenci okulu değil, okul öğrenciyi seçiyor
Eğitim
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sever, farklı lise türlerinde okuyan öğrencileri ve okul ortamlarını inceleyen bir çalışmaya imza attı.

Okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte özellikle ortaokul son ve lise son sınıf öğrencilerinin ‘okul tercihleri’ dönemi başlıyor. Doç. Dr. Sever, bununla ilgili tespitlerinden yola çıkarak velilere uyarılarda bulunuyor, “Okul seçimi genellikle bir illüzyon, çoğu zaman öğrenci okulu değil, okul öğrenciyi seçiyor. Liseler için konuşursak, çocukların hangi liseye gidecekleri uzun yıllar öncesinden şekillenmeye başlıyor” diye belirtiyor.

“Ziller öğrencilere kim olduklarını söylüyor ya da hatırlatıyor” tespitine ulaştıklarını belirten Doç. Dr. Sever, “Öğrencilerin saç kesimi bile bulundukları okul türlerine göre değişiyor” diye anlatıyor. Bir diğer önemli konu ise sosyal otizm. “Okul ve okul çevresi dışına çıkmayan öğrencinin sosyal farkındalığı azalıyor” tespiti de çalışmada yer alıyor. Doç. Dr. Mustafa Sever ile yakında kitap olarak da karşımıza çıkacak araştırmasının çıktılarını konuştuk.

»Araştırmanızdan genel çerçevesinden bahseder misiniz?

Çalışmamız nitel bir karakter taşıyor . Çalışmada Güzel Sanatlar Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi, Fen Lisesi, Anadolu Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi gibi 6 farklı lise türüne devam eden öğrenciler için öğrenci olmanın ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışıyoruz. Bu amaç doğrultusunda; öğrencilerle birlikte, öğretmenler, okul idarecileri, mezunlar, veliler ve akademisyenlerle de derinlemesine görüşmeler yaptık. Oldukça kapsamlı bir çalışma ancak nitel bir çalışma olması nedeniyle, çalışmanın iddiası yalnızca araştırmanın yapıldığı ortamlarla sınırlı. Genellikle okulda sıradan bir günün nasıl geçtiğini; öğrencilerin tarihsel, sosyolojik ve kültürel olarak bulundukları yerlere nasıl konumlandıklarını ve bu konumlanışlarını nasıl anlamlandırdıklarını sorguladık.

»Bizde herkes en iyi fen lisesine, Anadolu lisesine gitmenin çabasında. Çocuklar bulundukları okul türlerine nasıl geliyorlar? Bulgularınız ne yönde?
Çocuklar akademik olarak çok ‘parlak’ değilse, genelde posta kodlarına (yaşadıkları çevre) uygun okullara giriyorlar. Yani aslında posta kodunuz sizin nasıl bir eğitim alacağınız ve kim olduğunuz hakkında önemli ipuçları veriyor. Okul seçimi genellikle bir illüzyon, çoğu zaman öğrenci okulu değil, okul öğrenciyi seçiyor. Çoğu kişinin iddia ettiğinin aksine çocukların gidecekleri okullar tek bir sınavla belirlenmiyor. Kaç sınav yapılırsa yapılsın sonuç pek değişmeyeceğe benziyor. Liseler için konuşursak, çocukların hangi liseye gidecekleri uzun yıllar öncesinden şekillenmeye başlıyor. En üst puan diliminden öğrenci alan okullar için bu durum daha da net. Fen lisesi öğrencileri için o lisede olmak, zaten hayatları boyunca buraya girmek için hazırlandıklarından beklenmedik bir durum değil. Bu nedenle kesişmeden daha çok bir ‘süreklilik’ anlatısının baskın olduğunu söyleyebiliriz. Diğerleri için biraz daha belirsiz olabiliyor. Güzel sanatlar lisesine giden öğrenciler, yetenekleriyle okulun kesiştiğini ifade ediyorlar. Anadolu imam hatip liseleri, hem politik gündemin önemli bir tartışma konusu olmaları hem de diğer derslerin yanında dini eğitim vermeleri nedeniyle özel konumlara sahip liseler. Öğrenciler bu durumun farkında ve değişen yoğunluklarda bu tartışmanın içinde olduklarını ifade ediyorlar. Okulların seçimine ilişkin anlatıların hemen tamamında ‘muhafazakar’ aile örüntülerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla, yaşam öyküsü ile okulların en belirgin biçimde kesiştiği lise türü imam hatiplerdir. Fen liselerinden farklı olarak, öğrenciler bu liseye girmeye genellikle son aşamada karar veriyorlar ya da aileleri tarafından yönlendiriliyorlar. Çoğu öğrenci imam hatip lisesinden önce diğer alternatifleri değerlendirdiğini ifade ediyor. Diğer taraftan, gündemin politik tartışmalarının okula yansıdığını ve okuldan beklentilerin bunların bilincinde olarak kurulduğunu söylemek de mümkün.

Özellikle Anadolu lisesi gibi okul türünde okulun bulunduğu sosyoekonomik çevre de okulun nasıl bir okul olacağı konusunda önemli bir belirleyici gibi. Her ne kadar Anadolu liselerine puanla giriliyor olsa da şehrin yoksul bölgelerinde bulunan Anadolu liselerine şehrin orta ve üst sınıf bölgelerinden gidip gelen öğrenci bu nedenle ya az ya da hiç yok. Diğer bir anlatımla, hep bir arada olmaya devam ediyoruz.


İmam hatipte Diriliş Ertuğrul, Anadolu Lisesi’nde pop müzik


»Çalışmanızdan hareketle okul kültürleri arasındaki farklılıklar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bir okulda zil sesi olarak Diriliş Ertuğrul çalarken bir başka okulda klasik müzik çalması öğrenci başarısını etkileyebiliyor mu? 
Zil tercihlerinin başarıyı etkilemesi söz konusu değil. Ziller öğrencilere kim olduklarını söylüyor ya da hatırlatıyor. Diğer taraftan, zilin olmaması öğrenciye duyulan güven ve saygının önemli bir ifadesi olarak görülüyor öğrenciler tarafından. Okul hemen hemen tüm özellikleriyle öğrencilere ‘kim olduklarını’ söylüyor. Çalınan zilden tutun da okulda yaygın spor faaliyetlerine kadar okul türleri arasında farklılaşmalar olduğunu söylemek mümkün görünüyor. Bu durumun sınıfsal bir karakter taşıdığını söylemek de önemli. Güzel sanatlar lisesinde öğrenciler top oynamadıklarını, çünkü düşerek parmaklarını kırmalarının onlar için çok büyük bir risk olduğunu ifade ediyorlar. Diğer taraftan, meslek liselerinde ya da imam hatip liselerinde sıkça tekvando ya da güreş takımları görmek hiç de beklenmedik bir durum değil. Fen lisesinde genellikle bu tarz sporların yapılmadığını görüyoruz. Sosyal Bilimler lisesindeki öğrencilerin okudukları kitapların pek çoğundan haberdar değil başka lise türleri. Yine yüksek puanla öğrenci alan okulların bazılarında zil hiç çalmazken, Anadolu lisesinde pop müzik parçalarının, imam hatip lisesinde Diriliş Ertuğrul dizisinin müziğinin zil olarak kullanıldığını görüyoruz.

Saç kesimleri de ilginç biçimde okullar arasında görülen farklılaşmalardan. Meslek lisesinden bir öğrenci saç kesimlerine, kıyafetlerine bakarak ya da selam verme biçimlerinde öğrencilerin hangi okul türüne gittiğini rahatlıkla anlayabileceğini ifade etmişti görüşmelerimizde. Bizim gözlemlerimiz de bu iddiayı doğrular nitelikle, sosyal bilimler liselerinde, Anadolu liselerinde, güzel sanatlar liselerinde ve fen liselerinde farklılaşan oranlarda olsa da uzun saçlı erkek öğrencilerin çok sayıda olduğu görülürken, imam hatip liselerinde ya da meslek liselerinde uzun saçlı erkek öğrencilerin sayısının çok daha az olduğunu görüyoruz. Daha da ilginci, saç kesim stillerine ilişkin farklılaşmalar olduğunu da ifade ediyordu öğrenciler. Bu konuda detaylı bir çalışma yapmak gerekiyor, bunlar yalnızca bizim gözlemlerimiz. Bu farklılaşmaların sosyal sınıfsal bir menteşeyle okullara tutunduğu anlaşılıyor. Yine de okul türleri kendi içinde homojen bir karaktere sahip değil. Diğer bir deyişle, tüm özellikleri ve işleyişi ile tüm fen liseleri aynı değil, kendi içlerinde de farklılıklar gösteriyorlar. Bu anlamda okullar arası farklılıkları hem dikey hem de yatay olarak ele alabiliriz.

Okul kültürünü orta sınıf belirliyor

»Araşmada ‘fırsat yapılarının yönlendiriciliğinden’ bahsediyorsunuz.
Araştırmanın önemli bulgularından bir diğeri okullardaki fırsat yapılarının işleyişine ilişkin. Örneğin, kız çocuklarının matematik ve fen bilimleri gibi alanlarında başarısız olacağına dair kurumdaki yaygın anlayış onların bu alanlara yönelme şanslarını da düşürüyor.

Fırsat yapıları aynı zamanda insanların başarıya ulaşmaları için takip etmesi gerektiği düşünülen kurallar çerçevesidir. Okuldaki bu kurallar dizgesi orta sınıfa aittir. Diğer bir deyişle, okulun dili ve kültürü büyük oranda orta sınıfın dilini ve kültürünü yansıtır.

Değer ve değersizlik

»Öğrenciler eğitim aldıkları okul türü dışındaki diğer okulları nasıl görüyorlar?

Öğrenciler değerlerini ya da değersizliklerini sürekli olarak diğer okulların onlar için ne anlam ifade ettikleri üzerinden kurma eğilimindeler. Böylelikle sürekli olarak kendi konumlarını test ederken, gelecekte neyle karşılaşacaklarına ilişkin de tahminde bulunuyorlar. Ancak öteki anlatısı, bilinçli bir seçim gibi duruyor. Diğer bir deyişle, her bir lisenin kendi ötekisi mevcut gibi görünüyor. Bu aslında bize sosyal hiyerarşide muhtemel çatışma ya da ast-üst ilişkilerinin kimler arasında kurulacağına dair de önemli ipuçları veriyor.

Başarısız okullarda başarı bireyselleşiyor

»Okula aidiyet konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Bizim çalışma yürüttüğümüz okullar açısından bakıldığında, okulun tercih edilirliği ya da giriş puanı arttıkça okulun mezun ve veli ağlarının güçlendiği bulgusu karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle, öğrenciler mezun oldukları okullara aidiyet duygusunu kaybetmiyor ve okulla çeşitli biçimlerde etkileşim kurmaya devam ediyorlar. Okulun o anda ne yaptığı değil mezun olduktan sonra ne sağlayacağı aidiyet duygusunun temel belirleyicisi gibi görünüyor. Okula giriş puanı düştükçe, mezun ve veli ağlarının çözüldüğünü görüyoruz. Burada öğretmen ağları güçleniyor. Başarı bireyselleşiyor, başarısızlık yaygınlaştırılıyor.

***

Yaz tatilinde sosyal etkileşim artmalı

»Çalışmanızda sosyal otizmden bahsediyorsunuz. Nedir bu kavram?

Burada ilginç bulgulardan biri, bazı okul türlerinde gözlemlediğimiz ve bizim ‘okul otizmi’ dediğimiz durum. Okul otizmi, öğrencilerin hayatlarının büyük oranda okul çevresinde ve okula ilişkin diğer ortamlarda geçmesiyle ortaya çıkan; sürekli birbirini tekrar eden davranışlar, sosyal farkındalığın düşmesi ve okul dışındaki diğerleriyle sosyal etkileşim eksikliği durumu olarak tanımlanabilir. Okul puanı arttıkça ya da okulda geçirilen süre arttıkça, okul otizminin daha şiddetli olduğunu görüyoruz. Başarıya odaklanma ve uzatılmış ders çalışma saatleriyle ‘okul otizminin’ yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Bu psikolojik ya da patolojik değil, sosyolojik bir durum ve sosyal hayatla kurulan etkileşim biçimlerini ciddi biçimde etkiliyor. Okul ve eğitime ilişkin meseleler üzerine kurulmuş bir dünyadan bahsediyoruz. Bu nedenle özellikle yaz tatillerinin sosyal etkileşimin arttırılması amacıyla kullanılması önemli. Mevcut döngüyü kırma ve duyarlılığın artması için, velilerin tatillerde çocukları ve gençleri, okulun dışında farklı yaşam gerçekliklerini tanıyabilme ve farklı insanlarla sosyalleşebilme olanakları yaratmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

BİRGÜN

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)