adscode
adscode

“Hiç okuyanla okumayan bir olur mu sayın abim?” sorusunun kısa bir bilimsel yanıtı!

Okumanın beyin üzerinde ne tür bir etkisi var? Okuyan beyin ile okumayan beyin bir mi?

cemozel2021@gmail.com




 

Şu ana kadar beyinle ilgili okuduğunuz bütün kitapları unutun.

Sabancı Üniversitesi Kitap Kulübünde bu hafta üzerinde tartışacağımız kitabın adı Mutlu Beyin. Yazarı Amerika’da yaşayan Bahri Karaçay. Mutlu Beyin, TÜBİTAK’tan çıkma bir kitap. Şu ana kadar beyinle ilgili okuduğum en kapsamlı kitap, diyebilirim. Tarihsel gelişimini de çok büyük bir ustalıkla anlatıyor. Kitabın içindekiler sayfasına baktığınızda çok güzel başlıklarla karşılaşıyorsunuz. İnsanlığın beyinle ilk karşılaşmasından tutun da böylesine mükemmel bir organı çok mütevazı bir başlıkla (1450 gramlık hazinenin yapısı) anlatışına kadar pek çok ayrıntıya giriyor. Birçok bilimsel deneyle desteklediği beynin her halini okuduğunuzda, gözleriniz faltaşı gibi açılacak.

Her bir bölüm çok kıymetli; ama mesleki anlamda beni en çok çeken bölüme, bu yazımda değinmek istiyorum. Hazırsanız “Okuyan beyin” adlı bölümde geçen güzel sorularla başlayalım:

Okumanın beyin üzerinde ne tür bir etkisi var?

Okuyan beyin ile okumayan beyin bir mi?

Daha fazla okuyan çocuklar ile az okuyan veya hiç okumayan çocukların zihinsel yetkinlikleri arasında fark olabilir mi?

Bu soruların ardından çok kıymetli yazarımız Bahri Karaçay, bizi Carnegie Mellon Üniversitesi Bilişsel Beyin Görüntüleme Merkezi araştırmacılarından Marcel Just ve Timothy Keller ile tanıştırıyor. Bu iki araştırmacı, 8 ile 12 yaşları arasındaki çocuklarda okumanın beyin üzerindeki etkilerini araştırmış. Deneyle ilgili bilgi verelim.

Deneklerden bir grup, okuma problemi yaşayan çocuklardan oluşuyor. Kontrol grubunda ise normal düzeyde okuyabilen çocuklar yer alıyor. Araştırmacılarımız özel bir manyetik rözenans görüntüleme tekniği kullanarak bu çocukların beyinlerini incelemiş. Bu teknikle çocukların beyinlerindeki “beyaz madde” adı verilen, bir bakıma şehirlerarası yollar gibi beynin değişik bölgeleri arasında bilgi akışı sağlayan bölgelere bakmışlar. Bu çalışma, okuması zayıf olan çocukların beyinlerinin beyaz maddesinin yapısal kalitesinin, normal okuyan çocuklarınkine kıyasla daha düşük olduğunu göstermiş. (Okumanın ne kadar önemli olduğunu bilimsel yollarla kanıtlayan araştırmacılarımızın önünde saygıyla eğiliyoruz.)

Çalışmanın devamında, okuması zayıf olan çocuklara bir sonraki ders yılında 100 saatlik özel bir program uygulanmış. Bu programda öğrenciler, belli kelime ve cümleleri defalarca tekrar ederek okumalarını ilerletmiş. Programın bitiminde çocukların beyin görüntüleri yeniden alındığında sadece okuma yeteneklerinin değil, beyin dokularının da değiştiği ortaya çıkmış. Yoğun program, bu çocukların beyinlerinin beyaz maddesinde iyileşmeye neden olmuş ve meydana gelen değişikliğin önemli bir düzeye çıktığı tespit edilmiş. Yazarımıza göre daha da önemli olan şey, iyileşme miktarı ile okumadaki ilerleme arasında birebir bağlantı olması.

Biri beni burada durdursun yoksa kitabın bu bölümünü değil bütün her sayfasını yazıma alacağım neredeyse. Eminim ki Kitap Kulübündeki kitap kurtlarım bu kitaba bayılmıştır. Şişeden bir cin çıksa ve üç dileğim olsa, dileklerimden birinin “bu kitabı herkesin okuması” olacaktır. Diğer iki dileğim için kitap listeme bakmam gerekecek.

Kitabın arka kapağında, bu eseri tanıtıcı bir iki cümlenin altına imzamı atmaya, bilgi profesyonelleri olarak talip olduğumuzu da sevgili yazarımız aracılığıyla bütün yazarlarımıza duyurmak isterim. Böylesi önemli kitapların okurunun daha çok olması için biz bilgi profesyonellerine çok iş düşüyor.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)