adscode

Gençlerle sohbet

Havuza girdikleri yok, langırt var, masa tenisi var; ama oynamıyorlar. Oyun sahasında futbol, basketbol ya da voleybol oynayabilirler; ama onu da pek yapmıyorlar. Varsa yoksa cep telefonları. Sanırım gençler oyun kuramıyorlar. Zaman zaman dayanamayıp ben zorluyorum.

cemozel2021@gmail.com




Şu bayram tatilinde geleceğimizi emanet edeceğimiz gençleri gözlemliyorum.

Gençlerin tek bir genel davranışı var: Zamanlarının büyük çoğunluğunu cep telefonlarına bakarak geçiriyorlar. Bazen bireysel yapıyorlar bunu, bazen de birlikte oyun oynadıkları için toplu olarak yapıyorlar. Yaşları büyüdükçe ekrana bakma sıklığı artıyor. Evren kadar çok geniş bir ekranda hayatı izlemek dururken, ellerindeki ekrana sığdırıyorlar o güzelim hayatlarını.

Havuza girdikleri yok, langırt var, masa tenisi var; ama oynamıyorlar. Oyun sahasında futbol, basketbol ya da voleybol oynayabilirler; ama onu da pek yapmıyorlar. Varsa yoksa cep telefonları. Sanırım gençler oyun kuramıyorlar. Zaman zaman dayanamayıp ben zorluyorum.

Geçenlerde yine dayanamadım: Hadi bi' maç yapalım, dedim.

Bu cümlenin üzerine çakı gibi oldular. Ben Ömer'le oldum, Barış da Emir'le. Beşte devre onda biter dedim ve ilk maçı Ömer'in sayesinde biz aldık. Yenilen pehlivanlarımız güreşe doymadı. Israr ettiler, üç maç yapalım, kim kazanırsa dediler. Dinlemez olaydım onları. Son iki maçı onlar aldı. Pestilim çıktı. Emir zaten bir takımda oynuyor. Bi’ ara babası, 30 metreden attığı golün videosunu izletmişti. Maç öncesi izleseydim hayatta yapmazdım ikinci ve üçüncü maçı.

Dün de, sosyal tesisin önünden geçerken Emir ve Barış'ı gördüm. Yan yanalar; ama birbirlerinin yüzlerini bile görmüyorlar.

Neden acaba?

Çünkü oturmuş cep telefonları ile oynuyorlar.

Bir sandalye çekip yanlarına oturuyorum. Önce bi’ rahatsız oluyorlar. Bu da nereden çıktı, der gibiler. İkisi de cep telefonlarını kapatıp yüzüme bakıyor. Emir, “Merhaba Cem amca” diyor. Belli ki sıkılıyorlar. “Eee n’apıyorsunuz”, diyorum. “Hiiç” diyorlar. Sonra kendileri bir konu açıyor. “Cem amca, sen Ömer’i mi yazdın?” diyorlar. “Evet, geçen sene yazmıştım onun hikayesini”, diyorum. Belli ki özenmişler. Linki gösteriyorum. ( https://www.egitimajansi.com/cem-ozel/omerin-hikyesi-kose-yazisi-3582y.html ) Okumaya başlıyorlar. Okudukça hoşlarına gidiyor, tebessüm ediyorlar. “Bizi de yazsana” diyorlar. Kışkırtıyorum onları. “Neyinizi yazayım, akşama kadar cep telefonlarıyla oynadığınızı mı yazayım?” diyorum. Kabahatli çocuklar gibi gülüp başlarını çeviriyorlar. “Kitap okuyor musunuz?” diyorum. “Ben akşamları okuyorum”, diyor Emir. Barış diyor ki, “Ben eskiden günlük tutardım.” Gözlerim parlıyor. “Ee” diyorum, konuşmaya teşvik ediyorum. Yazdıklarına gülüyor. “Çok basit cümleler” diyor. “Şimdiye kadar devam etseydin, çok daha güzel şeyler yazabilirdin”, diyorum. Sonra Emir de eskiden günlük tuttuğundan bahsediyor. “Geçenlerde eski günlüğümü okudum, çok güldüm. Benim yazdıklarım da çok kısa. Bu sabah uyandım, yemek yedim, okula gittim…” diyor. Ona da aynısını diyorum. “Keşke devam ettirseydin, cümlelerin daha da gelişirdi.”

Bu arada ebeveynlere de yeri gelmişken bir şey söylemek istiyorum. Bizim toplumda kişisel alanlara pek saygı gösterilmez. Belki de o yazılan günlüklerin mahremiyetine saygı duyulsa günlük yazmaya devam eder gençler. Nasıl da kıymetlidir, günlük tutmak. İnsanın kimselere diyemediğini günlüğüne yazması, içini de ferahlatır. Bence bu konuda gençler teşvik edilmeli. Ebeveynler de, günlüklere bakmayacaklarına namus ve şerefleri üzerine yemin etmeli ki çocuklar da rahat rahat içini dökebilmeli.

Çok seviyorum gençlerle vakit geçirmeyi. Bir cümle dahi olsa, onlara güzel şeyler öğretmek hoşuma gidiyor. Onlarla vakit geçirmek benim de işime geliyor. Yaşam enerjisi alıyorum onlardan. Artık her gün en azından yarım saat muhabbet edeceğim onlarla. Onların bize ihtiyacı olduğu gibi bizim de onlara ihtiyacımız var.

İyi ki varsınız gençler!

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)