adscode
adscode

Sınavsız Dershanesiz Bir Eğitim Sistemi Mümkün!

"Eğitimci Alaadtin Dinçer eğitim sistemi içinde dershaneciliği değerlendirdi."

Sınavsız Dershanesiz Bir Eğitim Sistemi Mümkün!
Üniversiteler

A.Dinçer/Eğitimci 

Ülkemizdeki mevcut eğitim sistemi, öğrencilerin bedensel, düşünsel, kültürel ve ruhsal gelişimini bir bütün olarak değerlendirmek yerine, öğrencileri ilköğretimden itibaren bitimsiz bir sınav maratonuna sokmaktadır. Bir öğrencinin dört yıllık bir fakülteden mezun olana değin zorunlu olarak girip başarı göstermesi gereken asgari sınav sayısı 750'dur. 
Yıllar itibariyle ele aldığımızda bunun anlamı her yıl 46.18 sınav demektir. Deneme sınavları, performans proje ödevleri ile birlikte sınav sayısı binin (1000) üzerine çıkmaktadır. Seviye Belirleme Sınav sayısının artması, sınava ve dershaneye bağımlılığı azaltmak yerine daha da artırmıştır.
Bu sınav maratonu ilköğretim çağından itibaren öğrencilerin boş zaman, oyun, sosyalleşme ve eğlenme gibi ihtiyaçlarını karşılamalarına olanak tanımamaktadır. Başarıyı doğru yanıtlanan sınav sorusuna endeksleyen sistem, kolektif çalışma, yaratıcı ve analitik düşünme gibi yetilerin gelişimini engellemektedir. "Ne kadar çok test sorusu çözersen o kadar başarılısın" mantığı, öğrencileri, birbiri ile rekabete de itmektedir.

 


İlkokul ve Ortaokullarda Sınav Maratonu

Sınavlar ilköğretimden itibaren başlamaktadır. İlköğretim kurumları yönetmeliğinin 35. maddesinin II. Fıkrasına göre 4.5.6, 7 ve 8. sınıflarda haftalık ders saati üç ve üçten az olan derslerden en az iki, üçten fazla olan derslerde ise en az üç sınav yapılır denilmektedir. Buna göre ilköğretim öğrencileri, toplam 182 sınava girerek başarı göstermek zorundadırlar (Tablo 1).
Tablo 1: MEB İlköğretim

 


 

 

 


İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin Seviye Belirleme Sınavları için daha ilköğretimin birinci kademesi sona ermeden hazırlanmaya başladıkları ve bunun için dershanelere gidildiği biliniyor. Özel dershanelerde 6. ve 7. sınıflarda 15, 8. sınıfta ise 16 adet sınav yapılmaktadır. Okulda ve dershanede sınava endeksli bir eğitime tabi tutulan öğrenciler, neredeyse uyku dışındaki bütün zamanlarında soru çözmekle yükümlü kılınmakta, ne oyuna, ne eğlenmeye ne de insani gelişimlerine katkı sağlayacak başka bir etkinliğe zaman bulamamaktadırlar.

 


Ortaöğretimde Sınav Maratonu

Orta öğretimde zorunlu olan sınav sayısı 318'dir. Hazırlık sınıfında 76, birinci ve ikinci sınıfta 84'er ve son sınıfta ise 74 sınav yapılmaktadır. Bunlara bütünleme ve telafi sınavları dâhil değildir (Tablo 2).

 

 

 

 

 


Ortaöğretim öğrencilerinin sınav çilesinin bundan ibaret olmadığı çok iyi biliniyor. Öğreniciler orta öğretimin hazırlık sınıfından itibaren özel dershanelere de gitmeye başlamaktadırlar. Üniversite seçme sınavlarına hazırlık amacıyla gidilen dershaneler de eklendiğinde, öğrencilerin sınav hazırlığı dışında hiçbir insani sosyal, kültürel etkinliğe zamanının kalmadığı görülmektedir. Ortaöğretime yönelik dershanelerde hazırlık, bir ve ikinci sınıflara 8'er, üçüncü sınıfa 24 ve mezunlara da yine 24 sınav uygulanmaktadır. Böylece dershanelerdeki toplam sınav sayısı 118'i bulmaktadır (Tablo:3).
Tablo 3: Özel Dershane

 

 

 

 


Dershaneler Eğitimin Yan Kolu Gibi İşliyor
Dershaneler eğitim-öğretim sisteminin zorunlu bir parçası ve aşaması haline getirilmiş durumdadır Özel dershanelerin ve özel dershaneye giden öğrencilerin sayısı yıllar itibariyle dramatik bir artış göstermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 1975-76 yılında 157 özel dershane bulunmaktaydı ve toplam 45.582 öğrenci dershaneye gitmekteydi. Oysa 2008-2009 yılına gelindiğinde dershane sayısı 4.200'e öğrenci sayısı ise 1.150.00'e ulaşmıştır. Bu sayılar MEB’in 2012-13 istatistiklerinde; öğrenci sayısı 1.280.292,dershane sayısı ise 3858 olarak yer almaktadır. 
Sendikamızın yaptığı Ortaöğretim taramasına göre, tüm liseler bazında son sınıf öğrencilerinin %41,45'i, normal liselerde %63,46'sı, Anadolu liselerinde %89.29'u dershanelere gitmekteydi. Sendikamızın yürüttüğü ve 5 Mart 2011 yılında açıkladığı Üniversite Öğrencilerinin Profili araştırması da bu bilgilerle örtüşmektedir. Sözü edilen araştırmamıza göre lise öğrencilerinin %93,8'i üniversite sınavı için lise eğitimi dışında hazırlık yapmaktadır.
Üniversite sınavı için lise eğitimi dışında hazırlık yaptığını belirten öğrencilerin %92'si özel dershanelere gittiğini dile getirmiştir (Tablo: 4)
Tablo 4: Üniversite sınavı için yapılan hazırlıklar

 

 

 

 



 

 

Hazırlık çalışmalarında öğrencilerin yüzde 75'sı en azından birinden birini, yüzde 16'sı ikisini, yüzde 2,2'si ise üç ve daha fazlasını yapmış bulunmaktadır. Bu şekildeki sınav hazırlıkları öğrencilerin zamanının büyük bir kısmını almaktadır. Örneğin tablo 5'te de görüleceği gibi üniversite seçme sınavına hazırlanan öğrenciler ortalama iki yıla yakın bir süre dershaneye devam etmektedir.
Tablo 5: Dershaneye Devam Süresi

 

 

 

 


Tabloda da görüldüğü gibi öğrenciler dershaneye ortalama 19.99 ay devam etmektedirler. Bu süre ise 5 yarıyıllık bir süreye denk düşmektedir.

 
Dershaneler, Veliler İçin Büyük Bir Maliyet Oluşturuyor

SBS hazırlığının yıllık maliyeti ortalama 1.200 TL'yi bulmaktadır. ÖSS hazırlığının maliyeti ise 2.400 TL’yi bulmaktadır. (Tablo:6) 
Tablo 6: Üniversiteye hazırlanmanın aileye maliyeti (YTL/biryıl)

 

 

 

 

 

 

 


Sınav Sayısı Arttıkça Dershaneye Giden Öğrenci Sayısı da Artmaktadır
Ülkemizde dershaneler ilk defa 1915 yılında yayınlanan Mekatib-i Hususiyye Talimatnamesi’yle faaliyet göstermeye başladılar.1965’te kabul edilen ve 2007’de, değişen koşullara cevap vermek üzere 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’yla işlevleri yeniden düzenlenmiştir. Önceleri daha çok yetiştirme kursları olarak işlev gören dershaneler, sonraki yıllarda sınavlara hazırlayıcı bir işlev görmüşlerdir.

 

 

 

 

 



Tablonun yorumlanması, tabloda 2-3 yıl aralıklarla son 11 yılda dershane ve öğrenci sayılarındaki değişimler ele alınmıştır. Buna göre son 11 yılda hem dershane sayısında hem de dershaneye giden öğrenci sayısında yüzde yüze ulaşan oranlarda artışlar olduğu görülmektedir. Özellikle büyük artışın ilköğretimde MKS’den SBS’ ye geçilen ve sınav sayısının 1’den 3’e çıkarıldığı 2006-2007* yılında yaşandığını söyleyebiliriz Bu sonuçlara bakarak sınav sayısındaki artışa paralel öğrenci ve dershane sayısında artış olduğu yönünde saptamasında bulunabiliriz. Son yıllarda dershane sayısı azalmakta, buna karşılık öğrenci sayısı artmaktadır.

 


Yukarıda sayılara ilaveten Özel Dershaneler Birliğinin dergisinde ülkemizde yaklaşık 2000 civarında kayıt dışı olarak faaliyet gösteren dershane olduğu ifade edilmektedir.

 


Yüksek Öğretimde de Sınavlar Devam Ediyor

İlk ve ortaöğretim kurumlarıyla dershanelerde tabi tutuldukları sınav maratonundan "başarı"yla çıkıp üniversite sınavını da kazanan öğrenciyi bu kez yüksek öğ
retimin sınav maratonu beklemektedir. Zira yüksek öğretimde de ilk ve orta öğretimdekine benzer bir sınav sistemi sürdürülmektedir. Örneğin Eğitim Fakültesinde okuyan bir üniversite öğrencisinin dört yıl boyunca başarıyla vermesi gereken sınav sayısı 120'yi bulmaktadır.
Sınava Değil Öğrencilerin Bedensel, Düşünsel, Kültürel ve Ruhsal Gelişimine Odaklı Eğitim
İlköğretimden başlayan sınavlar üniversite yaşamının sonuna kadar devam etmekte ve bu süre içinde öğrenci en az 739 kez sınava girmektedir. Öğrencilerin bütünsel gelişimi önündeki en önemli engellerden birisi durumunda olan sınava odaklanmış eğitim-öğretim yukarıda da görüldüğü gibi dershanecilik sistemini beslemekte ve eğitimin ticarileştirilmesine hizmet etmektedir.
Bu sistem öğrencilerin bütünsel gelişimini engellemekte, analitik düşünmenin gelişimi yerine belirli soru formlarının pratik çözümlerinin ezberlenmesini sağlamaktadır. Öğrencilerin gelişimini engelleyen bu sistem, dershanelere başvurmak dışında seçeneği kalmayan veliler için de büyük bir maliyet oluşturmaktadır. Dershanecilik sektörünü beslemekten ve eğitimin ticarileştirilmesine hizmet etmekten başka işe yaramayan sınav merkezli eğitim sistemine bir an önce son verilmesi gerekmektedir. Bunun yerine herkese ilgi ve yeteneğine göre ve herkesin ihtiyacı ölçüsünde eğitim olanağından yararlanmaları sağlanmalıdır.
SBS, YGS, LYS ve KPSS’ YE Hazırlığın Maliyeti Velilerin Bütçesini Zorlamaktadır.

SBS, YGS, LYS ve KPSS derken, bütün yaşamımız sınavlar oldu. Sınavların psikolojik yükü altında çocuk ve gençlerimiz, oluşan sınav maliyeti altında ise velilerimiz ezilmektedirler. Ailelerin çocuklarına iyi bir gelecek kurabilme kaygısı, eğitim bütçelerindeki açıkları büyütmektedir. Ailedeki çocuk sayısının artması, diğer eğitim giderleri ailelerin bütçesinde büyük yük oluşturmaktadır. 

2011 verilerine göre bir öğrenci 16 yıllık (ilköğretim, ortaöğretim yüksek öğretim) eğitim-öğretim yaşamı boyunca 750 resmi(zorunlu) sınava girmektedir. Bu sınavlara deneme veya değişik adlar altında yapılan diğer sınavlar eklendiğinde sayı ikiye katlanmaktadır. Çocuk ve gençlerimizin eğitim-öğretim ve günlük yaşamlarının büyük bir bölümü sınavlara hazırlık ile sınavdan sınava koşmak arasında geçmektedir. 

Çocuklarımızı sınavlara hazırlamak için veli olarak yaptığımız eğitim harcamalarını saptayabilmek adına bir araştırma gerçekleştirdik. Gerçekleştirdiğimiz araştırma, alt- orta gelir düzeyinde, velilerimizin çocuklarını gönderdikleri kamu okulları ile dershaneleri kapsamaktadır. Çalışmada İstanbul Anadolu yakasında yer alan 30 kamu okulu ile 12 dershanenin (kitle dershanesi) çeşitli verileri ile velilerimizin sınavlara hazırlık amaçlı olarak gerçekleştirdikleri maddi harcamalar esas alınmıştır. Dershanelerdeki ücretler hafta içi derslere devam eden öğrencilerin yıllık ücretlerini kapsamaktadır. Dershane ve okullarda yürütülen bu çalışmada elde edilen bilgiler söz konusu okullar ile dershanelerde görev yapan öğretmenlerle görüşülerek oluşturulan verilere dayanmaktadır. 

2012-2013 eğitim yılında 4-5-6-7-8-9-10-11-12. sınıflarda 10,8 milyon öğrenci eğitim görmektedir. İlköğretim ve orta öğretim düzeyinde şu an hem eğitimine hem de dershanelere devam eden öğrenci sayının oranı % 5’dir. Dershanelere devam eden öğrencilerin yaklaşık beş yüz bini önceki yıllardan mezun olmuş öğrencilerden oluşmaktadır. Dershanelerde KPSS ve yabancı dil kurslarına devam eden öğrenci sayısı yüz elli bindir.

 

SBS, YGS, LYS ve KPSS’nin maliyeti hesaplanırken 13 kalemde(saptanabilen) harcama yapıldığı belirlenmiştir. Sınavlara hazırlıkta yapılan harcamalar; 
a) Yetiştirme kurslarına, 
b) Kaynak kitaplara, 
c) Test, dergi ve kitaplarına, test eki veren gazetelere, 
d) Deneme sınavlarına, 
e) Özel derslere, 
f) Dershanelere 
g) Sınav Kılavuzlarına  
h) Sınav Başvurularına  
ı) Servislere 
i) Toplu ulaşım araçlarına 
j) Beslenme, kantin, 
k) İnternet erişim, telefon 
l) Fotokopi ve teknoloji 

Yapılan çalışmada “kitle dershanelerinin yanı sıra özellikle varsılların oturduğu yerleşim merkezlerinde açılan “butik sınıflı” etüt merkezleri örneklem olarak incelenmiştir. Bu merkezlerde sınıflar 6–8 öğrencili olup, ücretlerinin ise 6000-11000 TL olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda örneklem olarak aldığımız “kitle dershanesi” diye nitelenen ve sınıf mevcutları 16-24 olan dershanelerde ise fiyatların yıllık 800-4000 TL arasında olduğu belirlenmiştir. 

Ayrıca MEB verileri incelendiğinde 2011–2012 eğitim- öğretim yılında, Türkiye genelinde dershane sayısının 4093, öğrenci sayısının 1.200.000, öğretmen sayısının ise 49000 olduğu bilgilerine ulaşılmıştır. 2002-2003 eğitim- öğretim yılından bu yana dershane sayısı ile dershanelere devam eden öğrenci sayısında %100’lük bir artış olmuştur. Dershaneler devam eden öğrencilerin, %12’si KPSS, %20’si SBS, %6’sı dil, %60’ı YGS ve LYS, %2’si ise diğer sınavlara hazırlık için gittikleri inceleme yapılan dershanelerde elde edilen bilgilerden anlaşılmaktadır. 

Orta gelir düzeyinde bir öğrenci velisi çocuğunun seviye belirleme sınavına hazırlamak için ortalama olarak; 4.sınıfta 1300,  5.sınıfta 1500, 6.sınıfta 2800, 7.sınıfta 3300, 8.sınıfta 3800 toplamda 12.700 TL harcanmaktadır. Aynı öğrenci velisi çocuğunu YGS ve LYS’ ye hazırlamak için; 9.sınıfta 4000, 10.sınıfta 4000, 11.sınıfta 4500, 12.sınıfta 6000 toplamda 18500 TL harcamaktadır.

 KPSS’YE hazırlık için yılda ortalama 3000 TL harcanmaktadır. Genel toplamda ise sınavlara hazırlık amaçlı olarak velilerimiz 10 yılda 34000 TL harcama yapmaktadır.  Hesaplamalar lise son sınıfta okuyan bir öğrencinin yüksek öğretime giriş sınavını kazanarak üniversiteye gireceği var sayılarak yapılmıştır. 

Öğrencinin liseyi bitirdikten sonra bir yıl sadece ÖSS’ye hazırlanması halinde velilerin yaptığı harcamalar %20 oranında artacaktır. Ayrıca bu rakamlar toplumun üst gelir gruplarına çıkıldıkça en az %50 oranında artmaktadır. Aynı sonuçlar yabancı dil bölümlerine, yetenekle öğrenci alan bölümlere gitmek isteyen öğrenciler açısından da geçerlidir. Öğrencilerimiz bu üç sınavın yanı sıra zaman zaman DGS, Açık Öğretim, TUS, KPDS, UDS, ALES diye adlandırılan sınavlara da hazırlanmak zorunda kalmaktadırlar. 

Bu sonuçlara göre şunları söylemek olanaklıdır. 

-Rakamlar eğitim ve yüksek öğretimin daha paralı ve pahalı hale geldiğini göstermektedir. Sınavlar çocukların psikolojisini bozmaktadır. Sınav sayısı arttırılarak sistemin sorunları çözülemez. Veliler yukarıda saptanan paraları karşılamak için daha çok çalışmak ve ek işler yapmak zorunda kalmaktadır. 

-Eğitimin her aşamasında eşitsizlikler daha da büyümekte ve derinleşmektedir. Evrensel eğitim normlarıyla uyuşmayan durumlar yaşanmaktadır. Eğitimin herkes için ulaşılabilir bir kamusal hak olduğu gerçeği yok sayılmaktadır. Eğitime ticari bir faaliyet gibi görülmekte, eğitime kar-zar
ar ikileminden bakılmaktadır. 

-Eğitimin her alanında tek tipleştirici,  ayrımcı tutumlar gelişerek sürmektedir.  Öğretmen-veli-öğrenci ilişkileri bozulmuştur. Yaşanan olumsuzluklar velilerin okuldan ve eğitimden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Kademeler arası geçiş sayılarında (ilköğretimden ortaöğretime, ortaöğretimden yüksek öğretime)  hedeflenen oranlara ulaşılamamıştır. 

-Çalışanlar ekonomik, sosyal ve özlük hakları yönünden sorunlar yaşamaktadır. Öğretmenlerin çalışma süreleri uzamış. İş yükleri artmıştır. Eğitim alanına yapılan yatırımlar ve ayrılan kaynaklar yetersizdir. 45- 50 kişilik sınıf mevcutları başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir.
Sınavsız Dershanesiz Bir Eğitim Mümkün!

Çocuk ve gençlerimiz 20’li yaşlarına geldiklerinde 20 yıllık yaşamlarının 10 yılını sınavlara hazırlık amaçlı olan değişik etkinliklere katılarak geçirmektedirler. Sınavlı sistem bir yandan çocuk ve gençlerimizin kimyasını bozarken, diğer yandan velilerimizin bütçesine büyük yükler getirmektedir. Sınavların varlığı, sayısının sürekli artması okul dışı kurumlara yönelimi arttırmaktadır.

  Eğitimde eşitsizlikler derinleşmekte, eğitimin herkes için ulaşılabilir bir hak olması zorlaşmaktadır. Bu nedenle, sorunlara, bütünlüklü ve rasyonel yaklaşılmalı, içeriğin niteliksel dönüşümle birlikte, eleştirel pedagojinin evrensel ilkeleri çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu sağlayabilmek ve yapısal çözümler üretebilmek için eğitim sistemi; âdem-i merkezileştirilerek yerel ayakları güçlendirilmeli, katılımcı demokrasi esaslarına uygun yeniden yapılandırılmalıdır. 

Türkiye’de eğitimde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle sınavların 4. sınıfa kadar inmesi eğitim sisteminin içine itildiği durumu görmek açısından önemlidir. Her yıl sınav yapmak, sınava hazırlanmak zorunda olan öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren dershanelere, özel kurslara gitmesi okullardaki eğitimin zaten sorunlu olan niteliğini daha da geriye götürmektedir.. Ayrıca öğrencilerin sınavlara hazırlanırken yaşadıkları stres ve diğer sorunlar pek çok öğrenci ve öğrenci velisinin psikolojik baskılanma yaşamasına neden olmaktadır.

Eğitimin uzun zamana yayılan beklentileriyle, sınavların ortaya çıkardığı pratik sonuçların giderek daha fazla ayrışmaya başlaması, sınavların sistem tarafından kendisinden beklenen işlevini bile yeterince yerine getiremediğinin kanıtı durumundadır. Sınavların içeriğinden biçimine, süresinden amacına kadar hemen hiçbir özelliğinin gerçek anlamda aday başarısını ölçmede yeterli olmadığı yaşanan örneklerden yola çıkılarak görülebilmektedir. Türkiye’de eğitim sisteminden başlayarak düzeyler arası geçişler, okul türlerini tarif ve eğitim programları başta olmak üzere, eğitimin tüm tür ve düzeylerinin kamu tarafından ve kamusal kaynaklarla sunulması ve adil dağıtımının sağlanması, insancıl ve demokratik bir okul iklimi oluşturma gibi pek çok sorun varlığını sürdürmektedir.
 
Bu bağlamda kısa, orta ve uzun vade de yapılması gerekenleri sıraladığımızda;

-Çocukların girdiği sınav sayısı azaltılmalı, bilgiyi ölçen sıralama sınavı yerine sınıf içi etkinliklere katılımı, ilgiyi ve beceriyi, davranış kazanımlarını ölçen program temelli değerlendirme ile rehberlik ve yöneltme esas alınmalıdır.  

-Dershaneler rehberlik ve halk eğitim merkezleri ile halk kütüphanelerine dönüştürülmeli, buralardan alınan hizmet ücretsiz olmalıdır. Eğitimin bütçesi arttırılmalı, okullar arasındaki eşitsizlikleri, ayrışımları sona erdirecek yatırımlar yapılmalıdır.             

-İkili eğitimi sonlandıracak, okul ve derslik yapımı hızlandırılmalı, 30 öğrencili sınıflarda tam gün eğitime geçilmelidir. Eğitimcilerin veli ve öğrencilerle parasal her türlü ilişki biçimleri sona erdirilmelidir. ( para toplama, özel ders, kurs verme v.b. gibi. Eğitimcilere geçim koşullarına uygun insanca yaşayacakları ekonomik ve sosyal olanaklar sağlanmalıdır. 

-Öğrencilerin okul ve sınıf ortamlarında kalmaların sağlayacak, okulun ve eğitimin önemini kavratacak, okulu sevdirecek önlemler alınmalıdır. Okulların fiziki alt yapı donatı durumları düzeltilmeli, oyun alanlarına uygun çevresel düzenlemeler yapılmalı ve yeşil alanlar çoğaltılmalıdır.

-Ortaöğretimde okul çeşitliliği sona erdirilmeli, ortaöğretim mesleki ve genel lise formunda çok amaçlı 4 alandan oluşmalıdır. Bu alanlar; fen, sosyal, teknik ve sanat bölümleri olarak yeniden düzenlenmelidir. Üniversiteye geçiş sistemi ortaöğretimdeki alanlarla ilişkilendirilmeli, öğrencinin başarılı olduğu alan/program üzerinden gideceği yüksek öğretim programı ile ilişkilenmesi ve sınavsız geçişi sağlanmalıdır. 

-Her 150 öğrenciye bir rehber öğretmen olacak şekilde rehber öğretmen ataması yapılmalı, rehberlik ve yöneltme 4.sınıftan başlayarak okul temelli olma yerine sınıf temelli olmalıdır. Öğrencilerin sosyal kol(kulüp) çalışmaları göstermelik olmaktan kurtarılmalı, günlük yaşam pratiklerinde uygulanabilir nitelik kazanmalıdır. Her türlü eğitim araç gereci öğrencilere ücretsiz dağıtılmalı, ilk ve ortaöğretimde kıyafet serbest olmalıdır. 

 



-KPSS yerine öğrencinin yüksek öğretim programındaki başarısı/ bitirme notlarına göre işe yerleştirilmesi sağlanmalıdır. Beslenme ve oyunun çocuğun zihinsel gelişimindeki rolü yadsınamaz. Bu bağlamda tüm ilköğretim öğrencilerine okullarda beslenme verilmelidir. Yerel yönetimler ile yerel kamu sağlık kurumlarının öğrencilere yönelik koruyucu sağlık hizmetleri vermelerini sağlayacak önlemler alınmalıdır. 

-Ücretli sözleşmeli, usta öğretici adı altında yürütülen istihdam şekline son verilmeli, eğitim kurumlarında çalışanların tümü iş güvenceli olmalıdır. 4 ve 5.sınıflarda okutulan İngilizce dersleri 3 saat yerine 2 saate çekilmeli, 3. sınıflarda 2 saat İngilizce dersi konulmalıdır. 3-4 ve 5. sınıflarda drama-tiyatro benzeri dersler zorunlu hale getirilmelidir. Tüm çalışanların özgür toplu pazarlık hakkını içeren TİS’li ve grevli sendika hakları tanınmalı, örgütlenmenin önündeki her türlü yasal ve keyfi engeller kaldırılmalıdır. Çalışma yaşamı demokratikleşmeli, ortak çalışanlar yasası çıkarılmalıdır.

-Tüm özel öğretim kurumları kamulaştırılmalı, (sahiplerinden satın alınarak) çalışanları kamu güvencesine kavuşturulmalıdır. Kamulaştırılan bu kurumlar; rehberlik ve psikolojik danışmanlık merkezlerine, halk eğitim merkezlerine, bilgi evlerine, halk kütüphanelerine dönüştürülmelidir. Söz konusu kurumlarda verilen hizmet ücretsiz olmalıdır. Çalışanları kadrolu çalışma esasına göre istihdam edilmelidir. 

 -Tüm eğitim- öğretim kurumlarının temel hizmetleri( program belirleme ve personel istihdamı hariç) yerel yönetimler tarafından karşılanmalı, her okulun bütçesi olmalı (bütçe katılımcı bir anlayışla belirlenip, harcanmalı), okullara bu bütçe oranında genel bütçeden ödenek ayrılmalıdır. Eğitim-öğretimin tüm yönetim kademelerinde demokratik katılım ve doğrudan seçimi (yöneticilerin çalışanlar tarafından seçilmesi) esas alacak düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. 

-Eğitim süreçlerinin tüm aşamalarında her türlü cinsiyet ayrımcılığı sona erdirilmeli, tüm kültürel farklılıkların kendilerini ifade edebilme ve kültürlerini programlarda bulabilmelerine olanak tanınmalıdır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Milli Güvenlik dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. 

-Okullarda veli, öğrenci, öğretmen, idareci, demokratik kitle örgütü gibi kişi ve kurumların katılımıyla okul meclisleri oluşturulmalıdır. Okul öğrenci ve eğitim ile ilgili pek çok konu bu kurullarda karar altına alınmalı, kurullar yetkilendirilmelidir. Eğitim harcamalarının yoğunlaştığı aylarda alt ve orta gelirli ailelere eğitim masraflarının karşılanması için destek sunulmalıdır.

-Üniversitelerden, MEB’den, TÜBİTAK’tan, basın yayın organlarından, alanla ilgili demokratik kitle örgütlerinden temsilcilerin katılımı ile “Eğitim ve Bilim Konseyi” kurulmalıdır. Konsey tüm eğitim ve bilim kurumlarının eşgüdüm ve koordinasyonunun sağlamakla yükümlü olmalı, eğitim ve bilim politikalarının oluşturulmasında tavsiye niteliğinde karar almalı, eğitim politikalarının oluşturulmasına katkı sunmalıdır. Aynı konseyin yerellerde alt örgütlenmeleri olmalıdır.

Toparlayacak olursak, dershane meselesi cemaat-hükümet kavgasının ötesinde eğitim sisteminin temel meselesi olarak ele alınmalı, bu konuda yukarıda sıraladığımız öneriler doğrultusunda sorunları bütünlüklü ele alacak adımlar atılmalıdır.

 

26.11.2013

 

A.Dinçer/Eğitimci 

 



 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)