adscode
adscode

Eğitim İzleme Raporu 2019 “Öğretmenler”: Eğrisiyle doğrusuyla öğretmen politikaları!

Eğitim İzleme Raporu 2019’un dördüncü dosyası olan “Öğretmenler” bugün düzenlenen panelle kamuoyuna duyuruldu.

Eğitim İzleme Raporu 2019 “Öğretmenler”: Eğrisiyle doğrusuyla öğretmen politikaları!
Eğitim
Güncelleme : 27-Nov-19 15:46

Eğitim Reformu Girişimi'nin (ERG) yıl içerisinde farklı zamanlarda 5 dosya halinde yayımlayacağı Eğitim İzleme Raporu 2019'un dördüncü dosyası “Öğretmenler” paylaşıldı:

Son yıllarda öğretmenleri ilgilendiren pek çok gelişme üst politika belgelerinde yer buldu. Haziran 2017’de yayımlanan Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023 (ÖSB) ile Ekim 2018’de yayımlanan 2023 Eğitim Vizyonu sözü edilen belgeler içinde en güncel olanlarıdır. Bu dosyada, öğretmen politikalarındaki güncel durum değerlendirilirken bu iki belge temel dayanakları oluşturuyor. Her iki belgeye de atıfta bulunularak, politikalardaki süreklilik değerlendiriliyor.

2023 EĞİTİM VİZYONU’NDA “ÖĞRETMEN”

Ekim 2018’de MEB tarafından kamuoyuyla paylaşılan 2023 Eğitim Vizyonu eğitimde veri temelli, katılımcı, bütüncül ve uzun vadeli politikalara duyulan ihtiyacın karşılanması yolunda atılmış önemli bir adımdır. Öğretmenler, belgede sunulan eğitim felsefesinin ve sisteminin temel unsurlarından biridir.

2023 Eğitim Vizyonu’nda eğitim sistemine ilişkin pek çok düzenleme öngörülüyor. Sözü edilen düzenlemelerin yaşama geçmesi, vizyonun öğretmenler tarafından benimsenmesine bağlıdır. Özne olan öğretmen, eğitimde dönüştürme kapasitesine sahip olan ve bunu eyleme geçirebilen kişidir. Dolayısıyla, öngörülen hedeflerin gerçekleşmesi öğretmenlerin birer özne olarak kabul edilmesini ve güçlenmesini gerektirir.

2023 Eğitim Vizyonu’nda, “Usta bir öğretmen, müfredatı çocukların ihtiyacına göre anında yeniden inşa eder” ve “[çocuğun] içinde saklı olan (...) cevheri, mücevher yapacak oyuncularsa öğretmenlerdir.”15 gibi ifadelerle öğretmenin çocukların biricikliğini ve potansiyelini gözetme rolü öne çıkarılıyor. Öğretmenin, “her çocuğun farklı olduğu ve her beynin farklı öğrendiği” yaklaşımıyla ve çocukların hazırbulunuşluklarını da dikkate alarak öğrenme fırsatlarını düzenlemesi gerektiği vurgulanıyor.16 Öğretmenden beklenen bu yaklaşım, kapsayıcı eğitim bakımından önemlidir. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından yapılan tanıma göre “kapsayıcı eğitim tüm öğrenenlerin, kültürlerin ve toplulukların farklı gereksinimlerine, öğrenmeye katılımı artırarak ve eğitim sisteminin içindeki ayrımcılığı azaltarak yanıt verme sürecidir.”17 Öğretmen, 2023 Eğitim Vizyonu’nda tanımlanan önemli rolleri yerine getirebilmek için kendini yeterli ve güçlü hissetmelidir. Bu bağlamda, öğretmenin güçlenme gereksiniminin saptanması ve gerekli olanaklar sağlanarak giderilmesi gerekir. Bir sonraki alt başlıkta, öğretmen yetiştirme ve geliştirme konusu bu çerçevede ele alınıyor.

ÖĞRETMEN YETİŞTİRME

Öğretmen yetiştirme sisteminin iyileştirilmesi, Türkiye’nin öğretmen politikasının temel öncelikleri arasındadır.

Öğretmen yetiştirmede uygulamaya ağırlık verilmesine duyulan gereksinim bugüne dek pek çok çalışmada vurgulanmıştı. 2023 Eğitim Vizyonu’nda öğretmen eğitiminin uygun koşulları sağlayan eğitim fakültelerinde uygulama ağırlıklı olarak yeniden yapılandırılması öngörülüyor. Bu hedef, ÖSB’de yer alan “öğretmen yetiştirmeye yönelik programların uygulama ağırlıklı olarak yeniden yapılandırılması” biçimindeki eylemle de uyumludur. 2023 Eğitim Vizyonu’nda “YÖK ile yürütülecek işbirliği ve koordinasyon çerçevesinde, Türkiye genelinde belirlenecek ölçütleri taşıyan eğitim fakültelerinde, öğretmen yetiştirme programları, öğretmenlik uygulaması merkeze alınıp özel olarak yeniden yapılandırılacaktır.” hedefine yer veriliyor. MEB yetkilileri tarafından verilen bilgilere göre “üniversitelerde hizmet öncesi eğitimin yeniden yapılandırılması” konulu hedef için çeşitli üniversitelerin eğitim fakülteleriyle işbirliği içerisinde çalışmalar başlatıldı ve 2019’da küçük ölçekli pilot uygulaması yapıldı; 2020’de ise orta ölçekli pilot uygulamanın tamamlanması ve ülke uygulamasına geçilmesi öngörülüyor.

Öğretmen yetiştirme alanındaki en tartışmalı konulardan biri pedagojik formasyon sertifika programlarıdır. Uygulanmakta olan pedagojik formasyon eğitimi sertifika programları, öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği uzmanlığı kazandıracak kapsama sahip değildir; bu nedenle kaldırılması yerinde bir hedeftir. Türkiye’deki öğretmenlerin eğitim durumlarına ilişkin mezun oldukları fakülteleri gösteren kapsamlı bir veri paylaşılmıyor. Ancak 2017 yılında gerçekleştirilen Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) sonuçlarına ilişkin rapora göre, ÖABT’ye giren öğretmen adaylarının önemli bir bölümü (örneğin Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği’nde %95,9’u, Tarih Öğretmenliği’nde %94,3’ü, Matematik Öğretmenliği’nde %92,0’ı) fen-edebiyat fakültesi mezunudur. Dolayısıyla, pedagojik formasyon programlarına ilişkin düzenleme, öğretmen adayı havuzunu önemli ölçüde etkileyecektir. 2023 Eğitim Vizyonu’nda pedagojik formasyon yerine açılması planlanan “Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı”nın “Millî Eğitim Bakanlığında öğretmenlik hakkı kazanan adaylara” uygulanması öngörülüyor. MEB Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Safran’ın Mayıs 2019’da yaptığı açıklamaya göre pedagojik formasyon uygulamasının Ağustos 2019’da kaldırılması planlanıyordu. Programı uygulayan üniversiteler öğrenci almayı sürdürse de öğretmen olarak atanma ölçütlerindeki değişiklik yasal dayanak bulduğunda uygulanan programın fiilen karşılığı kalmayabilir. 2023 Eğitim Vizyonu’nda öngörülen “Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı” için ise hazırlık ve tasarım gerçekleştirildi; 2019’da küçük ölçekli pilotun tamamlanması ve 2020’de ülke uygulaması öngörülüyor.

ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ GELİŞİMİ

Öğretmenlerin mesleki gelişimi 2023 Eğitim Vizyonu’nda en kapsamlı biçimde yer verilen alanlardandır. Belgenin genel yaklaşımı incelendiğinde, mesleki gelişim gereksiniminin veriye dayalı olarak belirlenmesi, bunun sağlanmasında bir araç olarak “Öğrenme Analitiği Platformu”nun kullanılması28 ve öğretmenin “kendi öğretmenlik becerilerini” değerlendirmesi ve “sürekli öğrenmeye açık” olması29 temel konular olarak öne çıkıyor. 2023 Vizyon Belgesi’nde eğitim reformlarının uygulanmasının öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin “mesleki yeterliliklerine, algılarına ve adanmışlıklarına” bağlı olduğu vurgulanıyor.30 Dolayısıyla, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin mesleki gelişimleri öncelikli bir alan olarak görülüyor.31 Lisansüstü öğrenim çerçevesinde planlanan bir mesleki gelişim ile öğretmenlerin ve okul müdürlerinin mesleki becerilerinin desteklendiği bir yaklaşım öngörülüyor.

MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (ÖYGM) tarafından öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik çalışmaların etkinliğinin artması için taşra teşkilatı kurulması planlanıyor. Mevcut durumda il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde öğretmenlerin mesleki gelişim alanına giren çalışmalar insan kaynakları şube müdürlüğü altında yürütülüyor. Millî Eğitim Bakanlığı İl ve İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri Yönetmeliği’ne göre, insan kaynakları şube müdürlüklerinin çalışma alanı mesleki gelişimin yanında özlük işleri, disiplin işleri, soruşturma işleri gibi çeşitli başka alanları da kapsıyor. Yeni düzenlemeyle, öğretmenlerin mesleki gelişimine ilişkin çalışmaların diğer işlerden ayrılması mümkün olabilir. Aday öğretmenlerin uyum sürecine ilişkin hizmetiçi eğitim çalışmalarının da kurulacak olan taşra teşkilatları aracılığıyla yürütülmesi öngörülüyor. Mayıs 2019’da kamuoyuyla paylaşılan bilgilere göre taşra teşkilatı için yönetmelik taslağı hazırlandı.

2023 Eğitim Vizyonu’nda öğretmene ilişkin “Kendi öğretmenlik becerilerini de değerlendirmeye tabi tutar; sürekli öğrenmeye açıktır, heveslidir ve bunu etrafındakilere hissettirir.” ifadelerine yer veriliyor. Bu beklenti, öğretmenin özne olma hali ile yakından ilişkilidir. Öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik alanyazında bir meslek olarak öğretmenliğe ilişkin bilgilerin öğretmen olmayanlar tarafından belirlenmesindense öğretmenler tarafından üretilmesine önem atfeden çalışmalar bulunuyor. Bu çalışmalardan birine göre, sözü edilen bilgilerin üretilmesi için öğretmenlerin mesleklerine ilişkin kuramları ve araştırmaları eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmeleri önemlidir. Dolayısıyla öğretmenin kendi mesleki gelişimini yönlendirmek ve yapıcı biçimde harekete geçmek için özne olarak güçlenmesi gereklidir. Özne olarak güçlenmek, öğretmenin mesleki gelişim gereksiniminin belirlenmesinde ve bu gereksinimi karşılama yollarının biçimlendirilmesinde söz sahibi olmasını daha da anlamlı kılar.

GÜNCEL MESLEKI GELIŞIM PROGRAMLARI

MEB tarafından Kasım 2019 itibarıyla kamuoyu ile paylaşılan 24 mesleki gelişim programı bulunuyor. Yeni açılan mesleki gelişim programları, 2023 Eğitim Vizyonu kamuoyuyla paylaştıktan sonra tasarlandığı için, programların temel dayanağının vizyon belgesi olduğu düşünülebilir. Ancak, güncel mesleki gelişim programlarının gerekçesini anlatan ek bir belge paylaşılmadığından, belirlenen program alanlarının hangi ölçütlerle önceliklendirildiğini yorumlamak güçtür.

 

2023 Eğitim Vizyonu’nda yabancı dil öğretmenlerinin mesleki gelişimine özel önem verildiği görülüyor.44 Yukarıda yer verilen mesleki gelişim programlarından 4’ü yabancı dil öğretmenlerini kapsıyor. Pilot çalışma kapsamında 20 Almanca, 39 Arapça, 25 Fransızca, 23 İngilizce öğretmeni yurtdışında gerçekleşen eğitimlere katıldı. Pilot çalışmaya katılan öğretmenlerin hangi ölçütlerle seçildiği kamuoyuyla paylaşılmadı. 

Öte yandan, seçilen alanlar gibi, kazanımların ve değerlerin de hangi ölçütlere göre belirlendiğinin kamuoyuyla daha açık biçimde paylaşılmasına gereksinim duyuluyor. Pilot aşaması tamamlanan programlara ilişkin, programlara katılan öğretmenlerin geribildirimlerini de içeren bir değerlendirme raporunun kamuoyuyla paylaşılması da yararlı olacaktır.

ÖĞRETMENLERİN ÇALIŞMA KOŞULLARI

2023 Eğitim Vizyonu’nda, öğretmenin çalışma koşullarını, dolayısıyla iyi olma halini olumlu etkileme potansiyeli bulunan hedeflere yer veriliyor. “Elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenlerimiz ve yöneticilerimiz için teşvik mekanizması kurulacaktır.” ifadesi bunlardan biridir. Benzer eylemler ÖSB’de de yer alıyor; öğretmenin çalışma koşullarını iyileştirmek ve bölgeler arasındaki farklılıkları göz önünde bulunduran müdahalelerde bulunmak (örneğin dezavantajlı kurumlarda çalışan öğretmenlere konut desteği sağlanması) gibi eylemlere yer veriliyordu. Bu konuda henüz somut adımlar atılmış değildir. Öğretmenlik Meslek Kanunu, bu alanda yürütülecek çalışmaların yasal dayanağını oluşturabilir.

Halihazırda 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 50. maddesinin “özellikle mahrumiyet bölgelerinde görevli öğretmenlere” konut sağlanmasını düzenlediği dikkate alındığında, Öğretmenlik Meslek Kanunu yürürlüğe girdiğinde, bu alanda düzenlemeleri içermesi kadar, yasal düzenleme ile uygulama arasındaki bağın tam olarak sağlanması da gereklidir.

Öğretmenlerin çalışma koşulları söz konusu olduğunda göz ardı edilemeyecek bir konu sözleşmeli atamadır. Ekim 2016’dan bu yana ilk ataması yapılan öğretmenlerin tamamı sözleşmeli olarak atanıyor. 2018-19 eğitim-öğretim yılında resmi kurumlarda görev yapan tüm öğretmenlerin %7,7’si sözleşmelidir. Bu oran 2016-17’de %2,2, 2017-18’de %4,4’tü. 2016’dan itibaren söz konusu olan uygulamaya göre sözleşmeli öğretmenler 4 yıl sözleşmeli çalıştıktan sonra kadrolu olma şansı elde edebiliyorlardı ve atandıkları kurumda 4 yılı sözleşmeli 2 yılı kadrolu olmak üzere 6 yıl çalışmak zorundalardı. 2023 Eğitim Vizyonu’nda da sözleşmeli öğretmenliğin devam etmesi öngörülüyor; ancak zorunlu görev süresi 3 yılı sözleşmeli, 1 yılı kadrolu olmak üzere 4 yıla indirildi. Belgede ücretli öğretmenliğin devamı öngörülüyor. Oysa tüm öğretmenlerin eşit statüye sahip olduğu ve öğretmen yeterliliklerine sahip olmayan kimsenin öğretmen olarak görev yapmadığı bir düzenleme gereklidir. TEDMEM tarafından paylaşılan bilgiye göre ek ders karşılığında görev yapan ücretli öğretmen sayısı tahmini olarak 92 bindir.

Tüm öğretmenlerin eşit statüye sahip olması sağlanırken aynı anda, hiçbir sınıfın öğretmensiz kalmamasını güvence altında tutmak önemlidir.79 Böyle bir düzenleme mevzuat değişikliği gerektirebilir. Bu ihtiyacı karşılayacak olansa, 2023 Eğitim Vizyonu’nda öğretmenlere ilişkin en önemli hedeflerden biri olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasıdır. Kanun ile öğretmenlere ilişkin pek çok düzenleme yasal dayanak bulacaktır.

Öğretmenlerin çalışma koşullarına ilişkin bir gösterge, öğretmen başına düşen öğrenci sayısıdır. Grafik 1’de görüldüğü gibi, Türkiye’de hem kademelere göre hem de bölgeler arasında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı bakımından dikkat çekici farklar bulunuyor. İlkokul kademesinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı tüm bölgelerde diğer kademelere göre daha yüksektir. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) çerçevesinde bölgelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı tüm kademelerde değişkenlik gösterse de ilkokul ve ortaokulda ortaöğretime kıyasla daha belirgindir. İstanbul dışındaki bölgelerde, genel ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı mesleki ve teknik ortaöğretime ve Anadolu imam hatip lisesine göre daha yüksektir.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının en yüksek olduğu iller ilkokul kademesinde 23 öğrenci ile Şanlıurfa ve Gaziantep’tir; ortaokul kademesinde ise 20 öğrenci ile İstanbul ve Şanlıurfa’dır. İlkokul ve ortaokul aynı zamanda iki eğitim oranlarının en yüksek olduğu kademelerdir.80 2018 verilerine göre, ilkokulda öğrencilerin %41,3’ü, ortaokulda ise %33,6’sı iki eğitim yapan okullara devam ediyor.

Ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, program türlerine göre olduğu gibi illere göre de farklılık gösteriyor. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı genel ortaöğretimde 17 ile en fazla Muş’tayken, mesleki ve teknik ortaöğretimde 14 öğrenci ile en fazla İstanbul, Kahramanmaraş ve Şırnak’ta, Anadolu imam hatip liselerinde ise 21 öğrenci ile en fazla Hakkari ve Kilis’tedir.82 Türkiye genelinde, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, özel ve resmi kurumlar arasında dikkat çekici biçimde değişkenlik gösteriyor. Resmi ve özel okullar arası farkın en fazla olduğu kademe ilkokuldur. İlkokul kademesinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı resmi okullarda 19 iken, özel okullarda 8’dir. Bu kademede farkın en fazla olduğu il ise İstanbul’dur. İstanbul’da öğretmen başına düşen öğrenci sayısı resmi ilkokullarda 26 öğrenciyken, özel ilkokullarda 8’dir.

ÖĞRETMEN İHTİYACI VE ATAMALAR

2018-19 eğitim-öğretim yılına ilişkin verilere göre Türkiye’de öğretmen sayısı 1.077.307’dir. Önceki yıla göre toplam öğretmen sayısı yaklaşık %5 arttı. Öğretmenlerin %84,2’si resmi kurumlarda, %15,8’i özel kurumlarda görev yapıyor. Özel kurumlarda görev yapan öğretmenlerin oranı okul öncesi eğitimde (%41,2) ve ortaöğretimde (%20,1) genel ortalamanın üzerindedir. Önceki eğitim-öğretim yılına göre oransal olarak öğretmen artışı en çok okul öncesinde yaşandı (%13,3).84 Nisan 2019’a ilişkin Millî Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS) verilerine göre net öğretmen ihtiyacı ise 92.165’tir. Aynı döneme ait verilere göre öğretmen olarak görev yapan engelli birey sayısı 6.956’dır.

2019’un Şubat ayında 19.996, Ağustos ayında 19.873 öğretmenin sözleşmeli olarak ilk ataması gerçekleştirildi.86 Geçmiş yıllardan farklı olarak 2019 yılı ilk atamalarının illere göre dağılımına ilişkin veri MEB Personel Genel Müdürlüğü’nün internet sitesi üzerinden paylaşılmadı. Atamalar alanlara göre incelendiğinde en yüksek atamanın sınıf öğretmenliğinde olduğu, onu İngilizce, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve okul öncesi öğretmenliğinin izlediği görülüyor (Tablo 2).

Okul öncesi öğretmenliğinde atama oranının en fazla atama yapılan alanlardan olması, bu kademenin zorunlu eğitim kapsamına alınması amacı göz önüne alındığında gerekli bir adımdır; ancak yapılan atamaların yeterliliği tartışmalıdır. Eğitim-Bir-Sen tarafından 2018’de yayımlanan rapora göre, okul öncesi eğitimde 5 yaş için net okullulaşma oranının %100 olması ve “Türkiye’de öğretmen başına düşen öğrenci sayılarının OECD ortalamalarına eşit olması” durumunda bu kademede ihtiyaç duyulacak ek öğretmen sayısı 14.175’tir. Dolayısıyla bu alanda önümüzdeki yıl daha fazla atama yapılması gerekli görünüyor. Alan temelinde öğretmen ihtiyacına ilişkin değerlendirme yapılabilmesi için, her alanda mevcut öğretmen sayısına ve yıl bazında emeklilik vb. nedenlerle görevden ayrılan öğretmen sayısına ilişkin verilerin MEB tarafından paylaşılmasına gereksinim vardır.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU

Türkiye’de öğretmenlik mesleğine özgü bir kanunun gerekli olduğu konusunda paydaşlar arasında bir uzlaşı olduğu söylenebilir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasına ilişkin hedef 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer aldıktan sonra bu konuda somut çalışmalar başladı; ancak hazırlanan yasa taslağı kamuoyuyla paylaşılmadı. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iyi yönetişim ilkelerine bağlı bir biçimde, öğretmenlerin mevcut durumuna ilişkin araştırmalar dikkate alınarak hazırlanması ve yürürlüğe girmesi önemlidir. 5 Ekim 1966’da Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından alınan Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı, kanunun çeşitli paydaşlar tarafından üzerinde uzlaşılabilir bir içeriğe sahip olması için yürütülecek tartışmalara dayanak oluşturabilir.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun hazırlanması aşamasında pek çok kurum öneri metinleri hazırladı; ancak yasa taslağı kamuoyu ile paylaşılmadığından katkıların taslağa ne ölçüde yansıdığını değerlendirmek güçtür. Bu paylaşımın yapılmaması saydamlık bakımından da sorunludur.

Var olan durumda öğretmenlik mesleğine ilişkin genel hükümler 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda 8 maddelik bir bölümde ele alınıyor. İlgili kanun maddeleri, ağırlıklı olarak öğretmen yetiştirme, atama ve hizmetiçi eğitim konularına odaklanıyor. Öğretmen atamalarına ve yer değiştirmeye ilişkin düzenlemeler Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde yer alıyor. Öğretmenlerin haklarına ve sorumluluklarına ilişkin pek çok konu ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na dayanıyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin görevleri, yetiştirilmeleri, istihdamları, özlük hakları, sorumlulukları, hakları, çalışma koşulları vb. konulara ilişkin çeşitli düzenlemelerin bütüncül bir biçimde düzenlenmesini sağlayacaktır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun eğitimin niteliğinin artmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlayacak pek çok düzenlemeye yasal dayanak oluşturma potansiyeli bulunuyor. Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik ayrımının, ihtiyacın olduğu bölgelerde ve okullarda öğretmenlerin en az dört yıl kalmaları güvence altında tutularak, kaldırılması ve tüm öğretmenlerin aynı statüde görev yapmaları bu iyileştirmelerin başında geliyor. Kanun ile, öğretmenlerin ilk atamadan itibaren görev yaptıkları kurumlarda çalışmaya istekli olmasını sağlayacak önlemler de yasal dayanağa kavuşturulabilir. Dolayısıyla öğretmenlerin hakları ile okulların ve çocukların gereksinimleri bir arada gözetilebilir.

Çeşitli göstergeler Türkiye’de kamu kurumlarında çalışan öğretmenlerin hem yükseköğretim mezunu çalışanlara kıyasla, hem de aynı derece ve kıdemdeki başka pek çok meslekten devlet memuruna (örneğin uzman doktor, mühendis, araştırma görevlisi, polis memuru, vaiz) göre daha düşük maaş aldığını gösteriyor. Öğrenci başına yıllık ortalama maaşın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranı, Türkiye’de OECD ortalamasının altındadır. 2017 yılına ilişkin verilere göre bu oran OECD ortalamasında ilkokul için 6,7, ortaokul için 8,2, ortaöğretim için 8,0’dır; Türkiye’de ise ilkokul için 5,5, ortaokul için 5,7, ortaöğretim için 6,5’tir. Öğretmen maaşları konusunda bazı ülkelerde özel politikalar uygulanıyor; örneğin, bazı Doğu Asya ülkelerinde kamu çalışanları arasında öğretmenlerin en yüksek maaş alanlar olmaları yasal güvence altındadır. Bu veriler, öğretmen maaşlarında iyileştirme yapılması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca, öğretmenlerin ek göstergelerinin 3.600’e çıkarılması, böylelikle özellikle emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarının artması son yıllardaki önemli tartışma konularındandır ve bu konuda da öğretmenlerde bir beklenti oluştuğu söylenebilir. Ek ders ve nöbet ücretleri üzerinden yürütülen tartışmalar öğretmenlik mesleğinin saygınlığını etkiliyor; bu nedenle öğretmenlerin maaşlarının haftalık iş yükleri kapsamındaki her türlü ders, eğitim-öğretim faaliyeti ve öğretmenlik görevinin gereği olarak yerine getirdikleri çalışmaları kapsamında ele alınması, ayrıca bir ücret tartışmasının ortadan kaldırılmasında yarar vardır.

Öğretmenlerin maaşlarına ve diğer özlük haklarına ilişkin iyileştirmelerin Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yer alarak yaşama geçmesi gerekli kamu kaynaklarının sağlanmasına bağlıdır.

2023 Eğitim Vizyonu öğretmen yetiştirme ve geliştirme alanında pek çok yenilik getiriyor. Öğretmen yetiştirme MEB, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversitelerin işbirliğinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla öğretmen yetiştiren programlarda niteliğin artırılması, bu programlardan mezun olacakların sayısının sınırlandırılması, pedagojik formasyonun kaldırılması gibi önemli adımlar ancak ilgili kurumların uyumlu çalışmasıyla mümkün olabilir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bu alanda, sözü edilen kurumların tümünü ilgilendiren yasal dayanağı oluşturması beklenir. Öğretmenlik Meslek Kanunu, çocuk haklarına ve çocuğun iyi olma haline ilişkin özel bir eğitim almanın öğretmen olarak atanmanın koşulu haline getirilmesi için de bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Öğretmenlerin mesleki gelişimi alanında 2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinde olumlu bir yaklaşım benimsenmeye başladı ve pek çoğu pilot aşamada olmakla birlikte önemli çalışmalar başlatıldı. Sözü edilen yaklaşımın ve uygulamaların sürekliliği için öğretmenlerin mesleki gelişiminin Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda düzenlenmesi önemlidir.

Öğretmenlik Meslek Kanunu, yalnızca kamu kurumlarında görev yapan öğretmenlerin değil özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin haklarını ve sorumluluklarını da düzenlemelidir.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin tartışmalar ağırlıklı olarak kamu kurumlarında çalışan öğretmenler göz önünde bulunarak yürütülüyor. Oysa özel kurumlarda görev yapan öğretmenlerin çalışma koşullarına ve sahip oldukları haklara ilişkin düzenlemeye gereksinim vardır. Çeşitli kademelerde toplam 169.740 öğretmen özel kurumlarda görev yapıyor. ERG tarafından düzenlenen yuvarlak masa toplantısına katılan öğretmenler, özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin kamuda çalışanlara göre daha olumlu koşullarda çalıştıklarına ilişkin bir algının olduğunu, ancak bunun her zaman gerçeği yansıtmadığını; öğretmenlerin çalışma koşulları bakımından özel okullar arasında büyük farklılıklar olduğunu; Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin de haklarını koruması gerektiğini, bunun mesleğin saygınlığı bakımından da önemli olduğunu belirttiler.

Öğretmenlik Meslek Kanunu, meslekte kariyer basamakları ve uzmanlık uygulamalarının adaletli bir biçimde yürütülmesine dayanak oluşturmalıdır. Norm fazlası öğretmen sorununa kalıcı bir çözüm getirmek hedeflenmelidir.

Öğretmenleri ilgilendiren belirli uygulamalar kamuoyunda yeterince adil olup olmadıkları bakımından tartışılıyor. Atamalarda uygulanan sözlü mülakat bu uygulamalar arasındadır. Okul idarecisi olarak atanma da liyakat bakımından tartışılan bir konudur. ERG’nin düzenlediği yuvarlak masa toplantısına katılan öğretmenlerin paylaştıkları görüşlere göre, öğretmenler ile okul idarecileri arasındaki ilişkinin kişilerin bağlı oldukları sendikadan etkilenmesi de bir başka önemli sorundur. Norm fazlası öğretmenler olgusu da öğretmenler arasında ve kamuoyunda tartışmalı bir konudur. Tüm bu konuların ve 2023 Eğitim Vizyonu ile yeniden tasarlanan meslekte kariyer basamakları ve uzmanlık kazanma konularının Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birlikte adaletle ilgili kaygıları giderecek bir çerçevede tartışılması sağlanmalıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu, mevzuat açısından boşlukların bulunduğu ve dolayısıyla uygulamada belirsizliklerin yaşandığı bazı önemli alanlarda da yasal dayanak sağlamalıdır. Bu alanlar arasında meslek etiği; öğretmenin öğrenciye ve veliye karşı yükümlülükleri; eğitim ortamlarında çocuğa yönelik ihmal ve istismarın tanımının yapılması, kesin olarak ve açıkça yasaklanması; öğretmenin çocuk ihmalini ve istismarını önlemedeki sorumluluğu; özel gereksinimi olan öğrenciler ile tıbbi tedavi gören öğrencilerin eğitim hakkının sağlanmasında öğretmenin sorumluluğu sayılabilir.

SONUÇ YERİNE

Öğretmen, çocuğun iyi olma halinde ve başarısında kilit role sahip olan, eğitim sisteminin niteliğini belirleyen en önemli aktördür. Ekim 2018’de yayımlanan 2023 Eğitim Vizyonu’nun içeriği doğrudan ya da dolaylı olarak büyük oranda öğretmenlere ilişkindir. Belgede, öğretmen yetiştirme, mesleki gelişim ve Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması gibi doğrudan öğretmenleri ilgilendiren alanlarda hedefler olduğu gibi, başarısı “ana aktör” olarak öğretmene bağlı olan pek çok hedef de vardır. Örneğin, öğretim programlarının ve yöntemlerinin çocukların gereksinimlerine göre kurgulanmasına ilişkin hedefler öğretmenin etkin rol almasını gerekli kılıyor. Hedef olarak yer almasa da, bir söylem olarak 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer alan tüm çocuklara eşit değer verilmesi de öğretmenin bu konudaki farkındalığına ve çabasına bağlıdır. Bu dosyanın kapsamı, doğrudan öğretmene ilişkin hedeflerle sınırlıdır; ancak eğitim sisteminin geneline ilişkin tüm düzenlemelerde öğretmenin rolünün kilit önemde olduğu akılda tutulmalıdır.

Öğretmen dosyasında, 2023 Eğitim Vizyonu doğrultusunda öğretmenlere ilişkin özellikle son bir yılda başlatılan çalışmalara yer veriliyor. Öğretmen yetiştirme ve geliştirme alanındaki düzenlemeler bunlar arasında önemli yer tutuyor. Öğretmen yetiştirmede pedagojik formasyon eğitimi sertifika programlarının kaldırılması gibi önemli ve gerekli bir adım öngörülüyor; ancak üniversitelerde pedagojik formasyon programları öğrenci almayı sürdürüyor. Öğretmen yetiştirme alanı MEB’in tek başına değil, YÖK ve üniversiteler ile birlikte sorumlu olduğu bir alan olduğu için, bu alandaki hedeflerin kurumlar arası işbirliği ile yürütülmesi gerekiyor. Kararların iyi yönetişim ilkeleri doğrultusunda alınması da büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, Türkiye’de halihazırda farklı öğretmen yetiştirme yollarından geçerek öğretmen olmuş kişilerin mesleki yeterliliklerine ilişkin kapsamlı ve karşılaştırmalı bir araştırma bulunmaması, bu alanda veriye dayalı değerlendirmeler yapılmasını güçleştiren bir eksikliktir.

Öğretmen yetiştirme ve geliştirme alanındaki politikaların güvenilir verilere dayanması için öğretmen yeterliliklerinin yeniden tartışılması, iyi yönetişim ilkelerine bağlı bir süreçte, bilimsel dayanağı güçlü yeterlilikler belirlenmesi önkoşuldur. MEB tarafından özellikle öğretmenlerin mesleki gelişimi için ihtiyaç analizleri yapıldığının açıklanması değerlidir; ancak bu analizler kamuoyuyla paylaşılmadığı için bu dosyada bu konuda değerlendirme yapılamıyor. Dolayısıyla MEB’in yürüttüğü çeşitli mesleki gelişim programlarının hangi gereksinimlere dayanarak, nasıl bir ihtiyaç analizi süreciyle belirlendiğini değerlendirmek de güçtür. Buna karşın, güncel mesleki gelişim programlarında çeşitli kurumlarla işbirlikleri kurulmuş olması ve etkinlik temelli yaklaşımı güçlendiren materyallerin hazırlanması değerlidir. Yeni mesleki gelişim yaklaşımının, öğretmenlerin kendi istekleriyle katılım göstermeleri ve eğitimlerin içerik ve yönteminde söz sahibi olabilmeleri, edindikleri bilgi ve becerileri sınıflarına taşıyabilmeleri gibi alanlarda geçmiş uygulamalara göre ne kadar iyileştirme getirdiğini değerlendirmek için henüz yeterli veri bulunmuyor.

Öğretmen atamaları, zaman içerisinde tartışılma nedeni ve biçimi değişse de öğretmen politikaları alanında önemini koruyan bir konu olmayı sürdürüyor. Geçmiş yıllarda ağırlıklı olarak öğretmenlerin atandıkları bölgelerde uzun süre kalmamaları ve buna bağlı olarak sık öğretmen değişiminin çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratması boyutuyla değerlendirilen bu konu, Ekim 2016’dan bu yana sözleşmeli öğretmenlik uygulaması bağlamında tartışılıyor. Güncel düzenlemelerle sözleşmeli öğretmenlerin zorunlu görev süresi 6 yıldan 4 yıla indi; ancak asıl ihtiyaç öğretmenlikte farklı kadro türlerinin ortadan kaldırılması ve tüm öğretmenlerin, hiçbir okulun öğretmensiz kalmaması ve öğretmenlerin aynı kurumda en az 4 yıl çalışmaları koşulu güvence altında tutularak, aynı statüde çalışmasıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu, bu düzenlemenin yapılması için gerekli yasal dayanağı sağlamalıdır. Öğretmenlerin çalışma koşulları güç yerleşim yerlerinde ve ÖĞRETMENLER EĞİTİM İZLEME RAPORU 2019 39 kurumlarda çalışmak konusunda teşvik edilmeleri de bu kapsamda değerlendirilmelidir. İlk adım olarak, Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023’te yer alan ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 50. maddesi sayesinde yasal dayanağı da mevcut olan konut desteği yaşama geçirilebilir. Teşvikler tasarlanırken öğretmenlerin sosyal gereksinimlerinin de çalıştıkları kurumlara bağlı olarak değişkenlik gösterebileceği dikkate alınmalı; öğretmenlerin gereksinimlerinin anlaşılması için gerekli veriler öğretmenlerden toplanmalıdır.

Taslağı hazırlanmış olan Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğinde birden fazla kadronun bulunmasını ortadan kaldırmak da dahil olmak üzere, öğretmenlerin çalışma koşullarına ilişkin düzenlemelere yasal dayanak sağlama potansiyeli olan bir yasadır. Kanunun katılımcı ve saydam bir süreçle ortaya çıkması iyi yönetişim bakımından gereklidir; ancak var olan durumda yasa taslağı kamuoyu ile paylaşılmış değildir. Dolayısıyla yasa taslağının öğretmenlerin gereksinimlerini ne ölçüde karşıladığını ve paydaşların önerilerini ne kadar dikkate aldığını değerlendirmek mümkün değildir. Oysa Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin somut gereksinimlerini karşılamanın yanında, öğretmenlik mesleğinin statüsü için toplumsal bir uzlaşının sağlanması için de bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Sürecin iyi yönetişim ilkelerine bağlı olarak ilerletilmemesi bu fırsatı kaçırmaya neden oluyor.

Eğitim İzleme Raporu 2019: Öğretmenler dosyasında, öğretmen politikalarına ilişkin güncel gelişmeler ve öğretmenlere ilişkin güncel veriler olabildiğince kapsamlı bir biçimde ele alınıyor. Öğretmen politikaları alanında en güncel hedefleri yansıtan üst politika belgesi 2023 Eğitim Vizyonu’dur; bu nedenle dosya genelinde sıklıkla vizyon belgesine atıfta bulunuluyor. 2023 Eğitim Vizyonu’yla öğretmenin eğitim sisteminin niteliğini belirlemedeki kilit rolünün vurgulanması değerlidir; ancak öğretmene atfedilen önemin söylem düzeyinde kalmaması için atılacak somut adımlar daha büyük önem taşıyor. Öğretmenlere ilişkin her türlü düzenleme, mesleğin statüsüne ve itibarına nasıl etki ettiği göz önünde bulundurularak tartışılmalıdır. Öğretmenlerin kendilerini ilgilendiren düzenlemelerde söz sahibi olmaları için katılım mekanizmaları oluşturulmalı ve var olanlar yeniden düzenlenmelidir. Çeşitli paydaşlar tarafından, öğretmenliği olması gereken konuma taşıyacak düzenlemelerin dayanağı olması beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bu beklentiyi karşılaması önemlidir. Önümüzdeki dönemde öğretmenlere ilişkin tartışmaların temel referans kaynağını Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içeriğinin oluşturması olasıdır.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)