19. milli eğitim şurası psikolojik saldırılarla geçiyor. Şura'nın gizli gündemi deşifre oldukça ve karşı koyuş durumumuz belirginleştikçe psikolojik saldırılar, konuşmalarımız sırasındaki sataşmalar ve basına demek verirken yapılan müdahaleler yoğunlaşıyor.
Şura'nın ikinci günü birinci günü yalanlamakla geçti. Şura'nın açılış konuşmasında Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Şura gündemi dışında gündem maddelerinin görüşülmeyeceğini ve gündem maddeleri dışında da kararlar alınmayacağını" belirtmişti.
İkinci günün ilk saatleri gündem maddesi dışındaki önerilerin görüşülmesi ve karara bağlanmasıyla başladı, hem de olabildiğince çelişkilerle...
Birinci gün okulöncesine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile Kuran-ı Kerim, Siyer-i Nebi'nin ders olarak konması, ilahiler öğretilmesi ve sofra duaları ezberletilmesi isteği de gündem dışıydı ve görüşülüp reddedilmişti.
Ancak ikinci gün ilkokul müfredatının görüşülmesi sırasında bir başka gündem dışı öneri geldi ve kabul edildi. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin, hem de anayasanın 24. maddesine atıf yapılarak 1-2 ve 3. sınıflarda okutulmasına karar verildi.
İşin birinci çelişkisi 82 Anayasasını darbe anayasası olarak niteleyenlerin yine aynı anayasaya referans vererek taleplerini geçirmek istemesinde gizli. İkinci çelişkisi de bir dinin somut inanış biçimlerini öneren dersin "inanç çeşitliliğini gözettiğine" yapılan vurguydu.
Din dersinin içeriğine yönelik yaptığımız değerlendirmeler yine olayın özünden yalıtılarak çarpıtılmasıyla geçiştirildi ve yandaş delegasyonun desteğiyle oylamaya demokratik bir kamuflaj sağlanmış oldu.
Ortaokullar ile ilgili olarak yapılan görüşmeler de yine Eğitim Biliminin gereklerini dikkate almaktan uzaktı.
Ortaokullarda sanat eğitimini de içeren iki derse karşı, sanki, birbirinin alternatifiymiş gibi tavır takınıldı. Önce Müzik dersi ve Görsel Sanatlar dersinin dönüşümlü olarak okutulması gündeme geldi. Yani ortaokulun bir döneminde Müzik dersi iki saat, görsel sanatlar dersi de diğer dönem iki saat okutulsun önerisi görüşüldü ve reddedildi. Sonra Müzik ve Görsel sanatlar derslerinden birinin haftada iki saat okutulması ve öğrencinin bu iki dersten birini seçmesi kararlaştırıldı.
Bu iki derse yapılan muamele, sanki, dersi alan öğrencilerin sanatçı olacakmış gibi yetişeceklerini düşünmek şeklindeydi. Oysa, her iki dersle öğrenciler sanatçı olmayacak, yalnızca "temel sanat" eğitiminden geçeceklerdi. En azından süreç şu ana kadar böyle gerçekleşmişti.
Bu öneriyle öğrenciler şimdi iki dersten yalnızca birini seçecekler ve diğer dersi edinemeyecekler.
Şura'da yandaş sendikanın kontrolünden çıkan bir başka gelişme daha yaşandı. Ortaokullardaki haftalık toplam ders saati 35 saatten 30 saate indirildi. Zorunlu ders saati de 25 saat olarak belirlenirken seçmeli derslere 5 saat kaldı. Oysa taslakta, seçmeli derslerin 10 saate çıkarılması öngörülüyordu. Ve hatta 10 saate çıkarılacak olan seçmeli dersler anne-babaların seçme iradesinden alınıp okul yönetimine bırakılıyordu. Yani seçmeli dersler bir biçimiyle "zorunluluk" kapsamına alınacaktı. Sunulan gerekçe ise son derece traji-komikti: "Seçmeli derslerin öğretmenini okul yönetimi bulmakta zorluk çekiyor, o yüzden okul yönetiminin inisiyatifinde seçmeli dersler düzenlenmeli", görüşü dile getirildi.
Bizim itiraz gerekçemizde, "seçmeli derslerin seçme iradesinin anne-baba-çocukta olmasının yasal bir durum olduğu, bunun değiştirilmesinin '12 Yıllık Kesintili Zorunlu Eğitim' sisteminin mantığına aykırı olduğunu"dile getirdik. Öğretmeni olmayan seçmeli derslerin nasıl okutulacağını okul yönetimleri değil, TBMM'de bunu yasalaştıranların düşünmesi gerektiğini belirttik. Sürecin en gerilimli anını, bu gerçeğin Şura kumpasını kuranların yüzüne vurulması oluşturdu. Ve ekledik; "Bir darbe anayasası olan 82 Anayasasının 24. maddesinin arkasına sığınarak iş yapmaya çalışanlar, yine kendilerinin yasalaştırdığı 4'lük sistemin kurallarından neden kaçmaya çalışıyorlardı?"
Düşüncelerimizi açıklarken yaşadığımız sataşmalara, divan başkanlığını sindirme çabalarına ve kamuoyuna derdimizi anlatabilmek için basına verdiğimiz demeçlerde müdahalelerle karşılaşmamıza rağmen doğru bildiğimizi yapmaya devam ediyoruz.
Şura'nın delegasyon yapısı bir kurgunun uzantısından başka bir şey değil. Tiyatro sahnesi kurulmuş, yönetmen hazır, oyuncular hazır, senaryo hazır ve replikler hazır... Hesap etmedikler tek şey Eğitim-İş sendikasını gerçekleri haykıran sesi!
Tarihe not düşmeye devam ediyoruz...
Önder YILMAZ
Eğitim-İş Genel Eğitim Sekreteri