Kendi ülkesinde her şey yolunda olsa bile başka coğrafyalarda yaşananlar, insanın tüm enerjisini alıp götürüyor. Savaşlar, hastalıklar ya da krizler, yüz yıl öncesine kadar sadece bulunduğu noktayı ya da en fazla bölgeyi etkiliyordu. Şimdi öyle mi? Çin ya da ABD hapşırsa, Ankara, Roma, Atina, Bürüksel yatağa düşüyor…
Başkentler tedirgin hem de çok tedirgin. Ama çare oralarda. Çünkü dünyayı, başkentlerden yönetiliyor. İşte bu yüzden başkentlerin moralinin yerinde olması gerekiyor.
İyimser olmak güzel.
Bizim gibi kaderci toplumlar, daha da bir iyimser.
İyi de yapıyoruz.
Çünkü, üzülmenin bir sınırı da yok yararı da.
Üzülmenin bizi kendimize getirecek kadarına evet ama fazlasına hayır…
Peki dünya daha mı iyiye gidiyor daha mı kötüye?
Nereden baktığınıza, kime sorduğunuza ve beklentilerinize göre değişir.
Sokağa çıktığınızda yarısı her şey yolunda derken diğer yarısı feveran edebilir ve hepsinin de kendilerine göre gerekçeleri vardır.
Yani içinden çıkılması zor bir durum.
Ama her şey rağmen iyimserliğimizi kaybetmememiz gerekir yoksa o motivasyon da olmazsa gerisi zor gelir…
Eğitime, okullara, öğretmenle bu konuda çok görev düşüyor.
En azından öğrenci mutlu olursa, aileler için bir umut ışığı hala var demektir!..