Cumhuriyet'ten Figen Atalay'ın haberine göre; salgın nedeniyle okul terki riski bulunan öğrencilere özel stratejilerin üretilmesi gerekiyor. Özellikle mevsimlik tarım işçilerinin çocukları, mülteci çocuklar, özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar, salgın sürecinde ebeveynleri işlerini, gelirlerini kaybetmiş çocuklar ve sosyal çevresinden baskı görebilecek, özellikle ergenlik çağı kız çocukları gibi risk grubunda yer alan çocukların öğretmenler ve okulların rehberlik birimleri tarafından aktif olarak izlenerek tespitinin yapılması öneriliyor.
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan projeksiyonlar, dünya genelinde pek çok öğrencinin salgın sonrası okullara dönmeyeceğini gösteriyor. Okulu terk etme riski bulunan öğrenci oranları okulöncesi dönemde yüzde 2.8, ilköğretimde yüzde 0.27, ortaöğretimde ise yüzde 1.48 olarak hesaplanmış. Bu oranlar ve 2019-2020 öğretim yılında ilgili kademelerdeki toplam öğrenci sayıları dikkate alınarak yapılan hesaplamalar sonucunda Türkiye’de temel eğitim ve ortaöğretimin toplamında yaklaşık 160 bin öğrencinin okulu terk etme riski bulunuyor.
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından hazırlanan “2020 Eğitim Değerlendirme Raporu”, salgının gölgesinde geçen 2020 yılı içinde eğitim sisteminde öne çıkan uygulama ve tartışma konularına ışık tutmayı ve eğitim göstergelerinin anlamlı bir akış içinde bir araya getirilmesini amaçlıyor.
Okul terki riski konusuna dikkat çekilen raporda, “Salgın dolayısıyla okul terki riski bulunan öğrencilere özel stratejilerin üretilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle mevsimlik tarım işçilerinin çocukları, mülteci çocuklar, özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar, salgın sürecinde ebeveynleri işlerini, gelirlerini kaybetmiş çocuklar ve sosyal çevresinden baskı görebilecek, özellikle ergenlik çağı kız çocukları gibi risk grubunda yer alan çocukların öğretmenler ve okulların rehberlik birimleri tarafından aktif olarak izlenerek tespitinin yapılması gerekmektedir. Okul terki riski taşıyan çocuklar ve aileleri ile iletişimin sürdürülmesi, gerekli hallerde rehberlik araştırma merkezleri, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı gibi diğer kurumlarla da işbirliği yapılarak önleyici tedbirlerin alınması okul terklerinin önlenmesinde etkili olabilir” deniliyor.
710 BİN ÇOCUK NEREDE?
Zorunlu eğitim çağında olması gereken 6-17 yaş arasındaki yaklaşık 710 bin çocuğun okul dışında kaldığına dikkat çekilen rapordaki tespit ve öneriler şöyle:
- Salgın dünya genelinde 63 milyondan fazla öğretmeni etkiledi.
- Yaklaşık her üç öğrenciden biri EBA’yı aktif bir şekilde kullanamamaktadır.
- Salgın öncesi döneme ait eğitime erişim verileri de temel eğitim ve ortaöğretime erişimde sorunların olduğunu göstermektedir. Salgın, var olan sorunları gün yüzüne çıkarmış ve çarpan etkisi yaratmıştır.
- Teknolojik imkânsızlıklar dolayısıyla uzaktan eğitime erişemeyen öğrenci sayıları kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
- Öğrenmenin sürdürülmesi için yapılan müdahaleler öğrencilerin imkân farklılıklarından dolayı zamanla nitelikli eğitime erişimde eşitsizliklerin derinleşmesine sebep olmuştur.
- Farklı iletişim araçlarıyla uzaktan öğrenmeyi sürdüren çocukların öğrenme kayıpları ve ihtiyaçları da farklılaşmaktadır.
- Telafi eğitimlerinde öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda bir program oluşturulamamıştır.
- Yüz yüze eğitime geçiş sürecinde okulların fiziki kapasite farklılıkları ve bölgesel bulaş riski farkları gözetilmemiştir.
OLUMSUZ SONUÇLAR
- Okulların kapalı olduğu süre uzadıkça öğrenme kayıplarının artacağı, tüm bunların hem birey hem toplum hem de ekonomi için olumsuz sonuçlar doğuracağı tahmin edilmektedir.
- Salgın sürecinde özel okul sayıları ve öğrenci sayılarında uzun yıllar sonra ilk defa düşüş gerçekleşmiştir.
- Salgın nedeniyle öğrenci sayısı düşen özel okulların mali açıdan sürdürülebilirlikleri tehlikeye girmiştir.
- Yüz yüze eğitimlerinde dahi önemli sınırlılıklar bulunan özel eğitim ihtiyacı olan öğrenciler için uzaktan eğitim, dezavantajlarının daha çok artması anlamına gelmektedir.
- Özel gereksinimli öğrenciler için kapsayıcı eğitim uygulamalarına yönelik ihtiyaç devam etmektedir.
- Salgın süreci, okullardaki psikolojik danışma ve rehberlik (PDR) hizmetlerinin rolü ve işlevinin önemini daha belirgin hale getirmiştir.
- Uzaktan eğitim süreci özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin yanı sıra ebeveynlerinin de desteğe olan ihtiyacını artırmıştır.
- 2020-2021 öğretim yılında eğitim öğretimin uzaktan öğrenme araçlarıyla devam etmesi nedeniyle ilköğretim ve ortaöğretimde ölçme ve değerlendirme kapsamında not verme yeni bir sorun alanı haline gelmiştir.
- Salgın nedeniyle eğitim öğretime ara verilen dönemde öğrencilerin bir üst sınıfa geçmiş sayılmaları ve mezun edilmeleri öğrencilerin kayba uğrama sorununu kısmi olarak çözse de öğrenme kaybı sorununu çözememiştir.
- Salgın en başta, salgından önce eğitim sistemlerinin orta ve uzun vadeli hedefleri arasında yer alan “öğretmenlerin dijital yeterliklerini geliştirmek” hedefini zamana yayma şansını ortadan kaldırdı.
- Hiçbir öğretmen dijital yeterlikler bakımından geride kalmamalıdır.
MERKEZİ SINAVLAR
- LGS ve YKS sonuçları birlikte değerlendirildiğinde temel eğitimdeki temel beceri eksikliği sorununun ortaöğretimde artarak devam ettiği görülmektedir.
- LGS’de bakanlığın 2023 yılına kadar merkezi sınavla yerleşen öğrenci oranının azaltılması hedefinin aksine; her 100 öğrenciden 88’inin sınava girmesi ve her 100 öğrenciden 38’inin merkezi yerleştirme için tercihte bulunması, LGS uygulaması ile sınav odaklı eğitimin engellenemediğini ve sınava yönelik talebin azaltılamadığını göstermektedir.
- Yükseköğretimde arz-talep dengesini sağlamak için ortaöğretim ve yükseköğretim arasındaki uyumun ve devamlılığın sağlanmasına yönelik ihtiyaç devam etmektedir.
- Yükseköğretim programlarının doluluk oranlarındaki artışa karşın yükseköğretime başvuru yapan adaylardan 1 milyon 449 bin 407’si hiçbir yükseköğretim programına yerleşememiştir.
Cumhuriyet