YÖK’ün ODTÜ’de gerçekleştirdiği Yapay Zekâ Çalıştayı, görünen o ki farklı oturumlarla daha uzun süre devam edecek. Etmeli de.
Bu konuda atılacak ilk adım YÖK bünyesinde ya da farklı bir çerçevede bu yöndeki tüm birikimli ve ilgili isimlerin yer aldığı bir “yapay zekâ platformu” olmalıdır.
İlk çalıştayda başta bilişimciler olmak üzere farklı disiplinlerden sadece Hocalarımız vardı.
Oysa Sanayi Bakanlığı bünyesinde, TÜBİTAK’ta, Teknoparklarda da çok yoğun çalışmalar var. Hem de çok uzun yıllardır yapılıyor.
Onlarsız yol katetmek mümkün değil çünkü projeleri ürüne dönüştürecek ve geliştirecek de onlar, ilgili paydaşlara ulaştıracak olan da yine onlar.
Benzeri toplantıların devamında bu alana yatırım yapacak yatırımcılar ve yapay zekâyı uzun yıllardır en yaygın şekilde kullanan sektörler de davet edilmeli.
Örneğin finansçılar, örneğin reklam sektörü ve özellikle de dijital reklamcılar.
Düzenlenecek tüm toplantılarda olmazsa olmazların en başında MEB ve eğitimciler gelmeli.
Niye mi?
En çok etkilenecek olan eğitim ve öğrenciler olacak da o yüzden…
Endüstri Çağı’nı kaçırmış ya da geriden izliyor olabiliriz ama bilişimde müthiş bir şansımız var. Gençlerimiz bu konuda cıva gibi. Mobil oyunda olduğu gibi yapay zekâ uygulamalarında da inanılmaz projelere imza atabilirler. Bu konuda onlara olabildiğince destek sağlamalıyız…
Onlar geleceği inşa ediyor
Marifet iltifata tabidir.
Mademki öğretmenlerimiz, öğretim üyelerimiz başımızın tacı, bunu her şekilde göstermeliyiz.
İlk sırada saygı, ikinci sırada da özlük hakları ve maaşlar var.
Öğretmenlerimiz neden mi önemli?
Onlar geleceğin mimarları da ondan!
Elbette her meslek çok önemli ve onlar da emeklerinin karşılığını her yönüyle fazlasıyla almalılar.
Öğretmenlik ve öğretim elemanlığı ise çok farklı bir meslek ve onlar sadece günü kurtarmakla kalmıyor, geleceği de inşaa ediyorlar.
Görev süreleri, mesai saatleri sınırsızdır.
Akşamları da hafta sonları da 7/24 akıllarında hep dersleri, öğrencileri ve gelecek vardır.
İstisnalar yok mu?
Hangi meslekte yok ki?
Hiçbir öğretmen ya da akademisyen bu mesleği iş olsun diye seçmez ve yapmaz!..
Asgari ücret kadar maaş!
ODTÜ’deki toplantıda maaşlar da gündeme geldi. Birkaç Hocamız öncelikle bu konuyu gündeme getirdi:
■ Maaşlar o kadar düşük ki doktora yapacak öğrenci bulamıyoruz.
■ Asgari ücret düzeyinde maaş alan Hocalarımız var.
■ Bazı vakıf üniversiteleri verdikleri maaşın yarısını geri alıyor.
■ Yeni bölümler açmaktan söz ediyorsunuz ama biz mevcut bölümlere öğretim üyesi bulamıyoruz…
YÖK Başkanı Özvar’a benzeri özgürlük ortamının üniversitelerde de sağlanması gerektiğini hatırlattıktan sonra “Maaşların yarısının geri alındığına” ilkin soruyu yönelttim.
“Şikâyetler var ama soruşturma açabilmemiz için başvuru olması gerekiyor. Başvurunuz gizli kalacak, işiniz de korunacak diyoruz ama geri dönüş olmuyor. Olmayınca bu yönde soruşturma açamıyoruz. Maaşların artırılması en büyük dileğimiz ama bizim tek başına vereceğimiz bir karar değil...” dedi.
2023 bitmeden hem atama bekleyen öğretmenlerimiz hem de zam bekleyen anaokulundan üniversiteye eğitim sevdalısı tüm Hocalarımız mutlaka sevindirilmelidir.
Mağduriyetler sona ermeli
Denklikte adil ve hızlı olunmalı, neden herkese kuşkuyla bakılmamalı, hak edenlerin hakları bir an önce verilmeli.
İçlerinde “sahte”ci olan varsa sonuna kadar mücadele edilsin ama hak edenlerin hakları da bir an önce verilsin ki bu süreç eziyete dönüşmesin.
Bu konuda YÖK Başkanı’na yönelttiğimiz soru da buydu. İşte cevabı:
“Denklik için başvuran adayların yüzde 35, 40’ı tanıdığımız üniversitelerden mezun oldukları için doğrudan denklik alıyor. Sağlık alanlarında olduğu gibi yüzde 20, 25’i sınava tabi tutuluyor ya da ‘Hukuk’ta olduğu gibi eksik derslerini tamamlıyor. Denkliği reddedilenlerin oranı yüzde 15 civarında...”
Keşke her denklik başvurusu dijital ortamda gerçekleşse ve tüm süreçler şeffaf bir şekilde herkese açık olsa.
Olup bitenler herkes tarafından görülse. Kime ne haksızlık yapıldığı ya da kim hangi konuda sahtecilik yaptıysa net bir şekilde görülse.
Tüm denklik başvurularına şaşı bakıp, hepsini potansiyel suçlu ya da hak sahibi olarak görmeye ne YÖK’ün ne de başkalarının hakkı var.
Yıllarca gurbette alın teri döken, ailesinden uzak kalan, gençliğini ve tasarruflarını daha iyi bir gelecek için harcayan denklik mağdurlarının hakları bir an önce verilmelidir.
Hele hele “sahteci”lerle asla aynı kefeye konulmamalılar.