adscode

Tarım liseleri neden hemen açılmalı (4)

Son yıllarda en dikkat çeken kavramlarından biri de “mesleksizlik.”

aguclu@milliyet.com.tr




Üniversite sınavları açıklandı. Öğrenci ve aileler rahatlayacağına daha da tedirgin hale geldi. “İstediğim bir yeri kazanacak mıyım, mezun olduğumda iş bulabilir miyim?” benzeri sorular, kafaları karıştırmaya devam ediyor. Hayaller mi yoksa iş mi? İkilem içerisindeler...

Hemen her dönemde hayatımıza yeni kavramlar giriyor.

Son yıllarda en dikkat çeken kavramlarından biri de “mesleksizlik.”

İşsizlikle birlikte öne çıktı.

Öğrenim gördüğümüz alanda iş bulamayınca. “Ne iş olsa yaparım abi” noktasına gelindi ve devamında mesleği olmasına rağmen, “mesleksiz” duruma düşen milyonlar oluştu.

Diploma ile meslek sahibi olunacağını sandık, yanılgıların en büyüğünü yaşadık.

Ülkemizin dört bir yanını üniversitelerle donattık, diplomalı sayısı arttıkça üretim ve kalitenin de artacağını, işsizliğin yok olacağını, ülkemizin hızla kalkınacağını sandık. Tam tersi oldu.

10 milyona yakın üniversite mezunumuz ya işsiz ya da öğrenim gördüğü alanla hiç ilgisi olmayan işlerde çalışıyor!

Tarım ve turizm ülkesiyiz ama meslek liseleri içerisinde en az sayıda olan onlar.

Sanayide ileri teknolojiyi yakalamaya çalışıyoruz ama meslek liselerimizin çoğu çağın çok gerisinde.
En vahimi de meslek liselerinde meslek adamı yetiştirme yerine öğrencilerini üniversitelere yönlendirdik.

İyilik yapıyoruz derken mutsuzluğun en büyüğünü yaşatıyoruz onlara.

Teknik eleman olarak kalsalar çok daha rahat iş bulabilecekken üniversite sınavlarında perişan oldular, hiç istemedikleri bölümlere yöneldiler, işsizliğe mahkûm oldular.

Meslek liseliler, ‘katsayı zulmü’nden kurtulunca güya daha daha mutlu olacaklardı, tam tersi yaşandı. İçlerinde bireysel başarı gösterenler oldu ama geneline bakıldığında, en dipteler.

Nedeni de onların başarısızlıkları değil, sınav sisteminin ve soruların aldıkları eğitimle örtüşmemesi.

Sorular fen liseleri müfredatına göre değil de meslek liselerine göre hazırlanmış olsa, başarı sıralamasının en tepesinde meslek liseleri, en sonunda da fen liseleri olurdu.

O kadarıyla da kalınmaz, fen liseleri giriş puanları hızla düşerken, meslek liseleri giriş puanları yükselir, en başarı öğrenciler bu kez de onlara girmek için yarışırdı.

Her şey göreceli.

Geleceğe yönelik sürdürülebilir kararlar yerine günü kurtarıcı anlık, popülist kararlar alıyoruz.
O da mutsuz yığınlar yaratmanın ötesine geçmiyor.

Bu yöndeki farklı fikirlerin detaylarını ileriki günlerde sizlerle paylaşacağız ama bu arada satır başlarına biraz kafa yorarsanız çok seviniriz.

Sonuçta “EĞİTİM” milli bir sorun ve sadece çocuklarımızın değil, ülkemizin geleceğini de çok yakından ilgilendiriyor.

Sadece kendi çocuklarımızın ya da bazı çocukların değil tüm çocuklarımız ilgi, yetenek, beceri, istek, ülke ihtiyaçları ve hayalleri doğrultusunda olabildiğince doğru ve iyi bir eğitim almaları gerekir ki, herkes mutlu olsun, yaşam kalitemiz ve refah seviyemiz yükselsin.

İşte satır başları:

. Umut tacirliğinden vazgeçecek miyiz?

. Okula başlayan her öğrenciyi üniversite önüne yığmaya devam edecek miyiz?

. Önce sorun yaratıp, sonra çözdük diye sevinme alışkanlığını terk edecek miyiz?

. Alınteri ve sevgi ile yapılan her mesleğin o kişi için “en iyi meslek” olduğunu kabullenecek miyiz?
. Meslek lislerini sıradanlaştırıp, diğer liseleri parlatmaya daha ne kadar devam edeceğiz?

. Mevcut yönlendirme, sınav ve yerleştirme sisteminin çağın çok gerisinde kaldığını, çocuklarımızı değersizleştirdiğini, okul yerine dershanelere yönlendirdiğini ne zaman kabul edeceğiz?

. Eğitimde yaz/boz’dan ne zaman vazgeçeceğiz?

. Üniversiteyi kazanıp da liseden mezun olamayanlar için neden kriz çıksın diye bekleniyor? 4 dersten sınıfta kalanlar için “süreç henüz bitmedi” açıklaması yapılırken, onlar ne olacak? Af getirilirse de, getirilmese de yoğun tepkiler olacağı önceden öngörülemedi mi?

. Örneğin ÖSYM tarafından gelecek yıldan itibaren “üniversiteyi bitiremeyenin sınav sonucu ne olursa olsun yerleştirme işlemi yapılmayacak” diye çok daha net bir karar alınamaz mı?

. Hormonlu notlar ve orta öğretim başarı puanı konusunda daha adil çözümler üretilemez mi?..

Elbette şöyle ya da böyle olsun demiyoruz ama sesli düşünülsün ve özellikle de sahadaki öğretmenlerimizin görüşleri alınsa çok dahi iyi olmaz mı?

Japonya modelinde olduğu gibi her öğrencinin mentor öğretmenleri olsa ve onların eğitim hayatlarından direk onlar sorumlu olsa nasıl olur?..

“Eğitim, sadece devlete bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” diye bir söylem var.

Tüm paydaşlar ve onların görüşleri çok önemlidir. Bu yüzden sadece eleştiren değil fikir de üreten olalım...


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Hani kura çekilecekti?
MEB, YÖK ve ÖSYM???
Sorunlar yumağı!