8 milyonu üniversitede olmak üzere 26 milyon öğrencimiz, on milyonlarca da üniversite mezunumuz var. Anayasamıza göre temel eğitim zorunlu ve parasız. Buna rağmen hâlâ milyonlarca okuma yazma bilmeyenimiz var!..
Okuma yazma sorununu en az 50 yıl önce çözmemiz gerekirdi.
Latin harflerine geçildikten sonraki okuma yazma seferberliği, ayakta alkışlanacak takdire şayan bir projeydi ama bir ayağımızın uzayda olduğu bir dönemde hâlâ bu en önemli insani, vicdani sorunu çözememiş olmamız büyük bir vurdumduymazlık.
Gazeteciliğe başlayalı 40 yılı çoktan geçti ve o gün bugündür yaptığımız ya da en sık karşılaştığımız haberlerden birisi de okuma yazma kurslarına yönelik olanlardı.
Gelen tüm hükümetler gibi, her Cumhurbaşkanı da mutlaka okuma yazma seferberliği başlattı. Hepsi de bu konuda çok samimiydi ama görünen o ki bu sorun kurslarla, kampanyalarla çözülecek bir durum değil.
Anayasamızın gereğini yerine getirelim yeter.
Madem ki okuma yazma en önemli insani değerlerden birisi, madem ki anayasal bir zorunluluk, madem ki olmazsa olmazların ilk sırasında yer alıyor, o zaman bu işi ciddiye almak zorundayız.
Yurttaşlarımızın, okuma yazmayı, çocuk sahibi olduktan sonra değil de zamanında öğrenmeleri için her türlü tedbiri almalıyız.
Batılı ülkelerde, okuma çağındaki çocuğu okula göndermemekten daha büyük bir suç yok. Aileler birkaç kez uyarılır, para ve hapis cezası verilir ve yine de sonuç alınamıyorsa, çocuğun velayeti aileden tümüyle alınır, devlete ya da ilgili kurumlara verilir...
Kâğıt üzerinde bizde de onlarca kural sayanlar çıkabilir ama sonuç ortada!
Yıl 2024 ve biz hâlâ okuma yazma kursu düzenliyoruz ve bunu bir gurur kaynağı haline getiriyoruz.
Yapılmasın mı? Elbette yapılsın ama son noktayı koyma zamanı şimdi değilse ne zaman?
Maltepe Belediyesi’nin Maltepe İlçe Halk Eğitim Müdürlüğü ile birlikte düzenlediği okuma yazma kursuna katılıp eğitimini tamamlayan kadınlar, törenle mezuniyet keplerini takmış.
Ne güzel.
MEB’in haberi olsaydı, neden bu yaşa kadar diploma almadıklarını araştırmak, “Biz kep giymeyi yasakladık, siz kep giydiriyorsunuz” diye hemen kursu yasaklamaya kalkardı.
Haberin devamını hep birlikte okuyalım:
“Maltepe Belediyesi Kadın Aile Müdürlüğü’nün organize ettiği “Okuyarak Fark Yarat Yazarak İz Bırak” isimli program Maltepe Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Programın açılış konuşmasını yapan Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı Nimet Karabulut, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının ve kız çocuklarının okutulmasının önemine dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1 Kasım 1928’deki Harf Devrimi’nden sonra büyük bir eğitim seferberliğinin başlatıldığını anımsatan Karabulut, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı tamamlanıp ikinci yüzyıla geçilmesine karşın toplumda okuma yazma eğitimi almayan nüfusun bulunmasının, bu sorunun çözülmeyişinin üzüntü verici olduğunu söyledi.
‘OKUMA YAZMA EĞİTİMLERİMİZ DEVAM EDECEK’
Okuma yazma bilmeyen bir annenin çocuğu olduğunu paylaşan Karabulut, “Annem ve ailem beş kız kardeş olarak bizleri üniversitede okuttular. Bunun bilincine vardılar. Maalesef kızlarını okula göndermeyen zihniyet değişmediği sürece bu konularla karşılaşacağız. Bu eğitimleri kadınlarımız azimle tamamladı. Bizlere sunum yapacak kadınları yürekten kutluyorum. Kadınlara yönelik okuma yazma eğitimlerimiz devam edecek.” diye konuştu.
Maltepe Halk Eğitim Merkezi Müdürü Fatma Kalyoncuoğlu Atakay ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın birçok okuma yazma eğitimi seferberliği yaptığını ifade ederek, “Maltepe Belediye Başkanı Esin Köymen de bir kadın. Bundan gurur duyuyorum. Bir kadının isterse yapamayacağı hiçbir şey yok.” şeklinde konuştu.
KARA’DAN ‘KİTAP OKUMAYA VAKİT AYIRALIM’ MESAJI
Kursiyerlerden Hatice Kara, okuma yazma eğitimine başlamadan önce pek çok kursa gittiğini ama okuma yazma bilmediği için içeriklerini anlayamadığını ifade ederek, “Şu an bir firmada staj görüyorum. İngilizce bilmediğim için zor oluyor ama okuma yazma bildiğim için kolaylık yaşıyorum. Ortaokula yazılacağım. Çocuklarımın eğitimine yardımcı oluyorum. Bunun ayıbı yok. Okuma yazma bilmeyenler gelip öğrensinler. İşe giderken defter, kalemi yanımda götürüyorum. Gün içinde birçok şey yapıyoruz. Bazen gereksiz saçma şeylere vakit ayırıyoruz. Biraz da kitap okumaya vakit ayıralım.” dedi.
‘ÇOCUKLARIMA GÜZEL ÖRNEK OLACAĞIM’
Miyesser Singin ise okuma yazma öğretmeninin bir anne şefkatiyle yaklaşıp kendisine neler yapabileceğini gösterdiğini ifade ederek, “Kendim için bir şeyler yapmama vesile olduğunuz için çok teşekkür ederim. Çocuklarıma ve kendime güzel bir örnek olacağıma inanıyorum. Çocuğum okulda okuma yazmaya başladığında yardımcı olamıyordum. Şimdi rahat ettim. Bilmemek ayıp değil.” şeklinde düşüncelerini ifade etti. Kursiyerlerden Nazmiye Sarıca da okuma yazmayı öğrenerek hastaneye gittiğinde tek başına işlemlerini yapabildiğini, otobüse bindiğinde yer yön tabelalarını okuyabildiğini söyledi. Söyleşiye sosyolog-yazar Oya Özer konuşmacı olarak katıldı. Özer, insanın yenilince değil pes edince tükeneceğini ifade ederek kadınlara kendilerinden vazgeçmeyip hedefleri bulunması gerektiğini söyledi. Oya Özer eğitimini tamamlayan kadınlara kitabını hediye etti. Program bitiminde kadınlara çiçek takdim edildi...”
Övünç mü, utanç mı?
Gelinen nokta nereden baktığınıza göre bir övünç kaynağı olarak da görülebilir, bir asırdır hâlâ bu çok önemli sorunu çözemediğimiz için bir utanç kaynağı olarak da nitelendirilebilir. İstiklal Marşımızın TBMM’deki kabul töreninden sonra, kendisini kutlayanlara Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un cevabı çok önemli olduğu kadar, ders verici bir niteliktedir: ”Allah bize bir daha İstiklal Marşı yazdıracak böylesi günler yaşatmasın...” Biz de ondan aldığımız ilhamla Allah bize bir daha okuma yazma kursları açtıracak günler göstermesin diyoruz. Eğitim, yaşam hakkından sonra gelen en temel insani haktır. Bunun gereğini zamanında yerine getirmek de başta devlet ve onu yönetenler olmak üzere hepimizin asli görevidir!.. Ne olur artık gereğini yerine getirelim!..
