adscode
adscode

Bir Öğretmen....

Çocukluğun bütün düşleri annelerin ve öğretmenlerin adında saklıdır. Çünkü ancak bir öğretmen bir öğrenciden bir cevher de yaratabilir, bir hayal kırıklığı da. Çünkü ancak bir öğretmen güvendiğini hissettirip bir öğrencinin kendine güvenmesini sağlayabilir.

damlaaktan@gmail.com




****

Ana sınıfındaydım. Okula çiçek alarak giden, ilk gün korkusu bile yaşamayan bir çocuğa ne yaptılarsa, ikinci gün itibariyle okula gitmek istemeyen bir canavara dönüşmüşüm. Hıçkırıklarla ağlayan, “Gitmeyeceğim ben”den başka bir şey söylemeyen bir kız çocuğu. Nedenini sorduklarında yok... Söylemiyorum. Anneannem almış beni, gitmiş okula. Ağladığımı gören ana okulu öğretmeni ne yapsa beğenirsiniz.... “Alın bunu götürün, oyuncaklarını da elinden alın, siz de evden çıkın. Görsün bakalım evde olmak mı iyi annenin yanında, yoksa okulda öğretmenin yanında olmak mı?”

Tabii ben kilit. Siz henüz 3,5 yaşında bir çocuğun yanında bunu söyleyen bir öğretmene rastladınız mı hiç? Ben rastlamışım. Tabii sonra kilit, günlerce, yıllarca bir okul travması....

****

İlkokuldaydım. Şimdi hayatta olup olmadığını bile bilmediğim bir öğretmen –adını bile hatırlamıyorum oysa- anneciğimi çağırıp “Sizin kızınız okuyamaz, okursa ben bu mesleği bırakırım!” demiş. Belki de o yüzden 31 yaşında doktora bitirdim! Okuyamadığımdan...

Zavallı anneciğim, bir hafta “Eyvahlar olsun, napıcaz” diye düşünmüş, ama bir yandan da bana inancını hiç yitirmemiş. Bir hafta kadar sonra, Ankara’daki 9 odalı evimizde, hiç unutmam o zamanlar düdüklü şekerler vardı, onların İngilizce ismini Türkçe heceleyerek okumayı sökmüşüm.

****

Yıl 1997-1998. Ortaokul 2. 38 derece ateşle girdiğim Türkçe sınavında bir öğretmen o zaman hiçbir ortaokul öğrencisinin bilemeyeceği bir teknik olan “Flashback” yöntemiyle yazdığım kompozisyona inadından sıfır vermiş. Evet 0. Ve beni 43’le, evet 43’le 1 notunda bırakmayı göze almış. Evet bir öğretmen yapmış bunu. Oysa yazdığım kompozisyonda bir kanaviçeye benzettiğim dostluğu, edebiyat literatüründe ancak eğitimli insanların bildiği “geriye dönüş” tekniğiyle anlatmıştım, henüz sadece 13-14 yaşlarında. Ve bir öğretmen, bunu elleriyle çizip atmıştı. Tabii sonra anneciğimin bilinçli ebeveynliği ile o kağıt çıkmış, tekrar okunmuş ve düzelmişti haksızlıklar. Oysa müdahaleye hiç gerek olmamalıydı bir öğretmene... Öğretmen, geliştiren, büyüten, inanan olabilmeliydi, değil mi ya?

****

Şimdi gelelim dünyanın ying yang misali ikilemine.... Elbette örneklerimiz bunlarla ibaret değil. 4 yaşındaydım. Elimden tutup henüz yeni açılmış bir bale okuluna götürdüler beni. Annem demiş ki “Benim derdim kızımın bale öğrenmesi değil, öğretmene alışması... Yardımınızı istiyorum.” Sonuç; 30 küsurdan fazla yıl dans eden bir kız çocuğu. Sevgiyi, tutkuyu, düşse de küller,inden doğup ayağa kalkmayı, acının dayanılmaz hafifliğini, parmak uçlarında estetikle dünyayı döndürmeyi öğrenmiş bir genç kadın. Bu başarı benim değil; bale öğretmenlerim Diler Ünal ve Güniz Tanker’indir.

****

Yıl 1992; Çakabey Koleji. Annem yine çalmış kapıyı, “Benim kızımın böyle bir sorunu var, onu almak zorunda değilsiniz ama, alıcaksanız da lütfen en yumuşak, en anlayışlı öğretmeninize verir misiniz?” Hala hayatta mı bilmiyorum ama, Kayhan öğretmen müdürdü o zamanlar. Yumuşacık, kalbi kocaman mı kocaman bir öğretmene teslim etmiş beni. Ayşe Bek... Sevgisiyle, inancıyla, yumuşacık kalbiyle, ilkokuldan lise sona dek Çakabey’li olmama belki de hiç farkında olmadan vesile olan o süper öğretmene.... Geleceğim olmuşlar.

****

Sonra onlarcası geldi hayatıma... Ben inandıkça, kendime, dünyaya, yapabileceklerime inandırıldıkça, her biri çözülmeyecek düğümler attı kalbime. İngilizce öğretmenim Pelin Çelik’ten yalnızca İngilizce konuşmayı değil, bir başka dilde kendimden yeni bir dünya yaratmayı öğrendim belki. Edeebiyat öğretmenimden kelimelerle dünyayı takas etmeyi, insan kalbinde saklı nice erdemi satırlara dökebilmeyi, kelimelerin büyüsünü keşfettim yeniden. Hepsi bir oldu, korkuyla dünyaya küsebilecek bir çocuktan yaşamı her yanıyla kucaklayan bir genç kadın yarattılar.

****

Sonra kazık kadar oldum. Doktora aşaması... Hem hayatımın en büyük sınavını verdim, hem de en büyük –bence- başarısına imza attım. Annemi kaybettiğimin birinci ayında, kalbi kocaman bir hocanın erdemleri ile hiç bitiremem sandığım o doktora bitti. Melike Demirbağ Kaplan. Bir hocadan ve bir anneden çok daha fazlası oldu bana... Ben kazık kadarken. Acıyla yoğrulurken, sevgiyle büyüdüm, kendimi kendimden büyütmeyi öğrendim.

****

Öğretmenler... Bana ve onlarca minik kalbe, genç yüreğe dokundular...

****

Çünkü Matematik, sadece sayıları öğretmek; Fen sadece biyoloji anlatmak; Edebiyat sadece edebi metinler inceletmek; din sadece imanı göstermek; Coğrafya sadece sıra dağ isimlerini ezberletmek değildir. Öğretmek, bir insandan bir dünya yaratmaktır çünkü. Onlar benim hayatıma dokunmasaydı, ben eksik kalırdım, biliyorum.

****

Sonra gün geldi, hayat bana dedi ki, gençlerin kalbine dokun. Büyüt onları, kendilerine inandır. İşletme anlatırken klasik teorilerden daha fazlasını anlatmaya çalıştım onlara... Pazarlama anlatırken, asla unutmamalarını istediğim en büyük pazarlamanın iyilik saçmak olduğunu sıkıştırdım cümlelerin arasına bazen. Yönetim anlatırken, önce kendi benliklerini yönetmeyi öğrensinler dedim. En azından bana verilenlerin yarısını geri verebilmek adına dünyaya... Dokunabildiklerim, benim bile gencecik yaşımda yanıma kar kaldı. Gülümseme kaldı. İnanç kaldı bir avuç dünyaya....

****

Demem o ki, bugün tüm öğretmenlerimiz bu günü uzaktan, sınıflarından uzakta, öğrencilerinden uzakta kutlamak zorundayken, bir gülümseme bin sevgi en büyük hakları onların. Gerçekten ruhuyla öğretmenlik yapabilen bir öğretmen, önce bir çocuğun dünyasını ve sonra da dünyayı değiştiriyor çünkü. Huzurunuzda hepsinin önünde saygı ve minnetle eğiliyor, bütün kalbimle bu işin hakkını vererek yapan tüm öğretmenlerimin, tüm öğretmen arkadaşlarımın ve tüm yeryüzündeki öğretmenlerin gününü kutluyorum.

****

İyi ki siz varsınız.

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05