adscode
adscode

“TUTUKLANDIK!”: Özgür Kelimelerin Hikayesi

“Güçlüler her zaman haklı olmuyordu, ama haklılar her zaman güçlüydü.” (Can Dündar)

damlaaktan@gmail.com




İki gün önce aldım kitabını. İki gündür kah gülerek, kah gözlerim dolu dolu okuyorum Can Dündar’ın Tutuklandık’ını. Benim gibi bir “İkizler” olduğunu bilmeden çok sevmiştim onu. Şimdi daha çok sevdim, daha çok saygı duydum, daha da yakın buldum.

Bir trajedi ancak bu kadar espirili bir dille ve bu kadar taçlandırılarak anlatılabilir... 

Oğlu Ege’nin satırları gözlerimi yaşlandırdı en çok. Demiş ki:
“Hırsı gırtlağında düğümlenenlere aldırış etme... Biz, hiç olmadığımız kadar yakın ve güvendeyiz ailece, gülüşümüz mabedinde... Oğlun olmaktan gurur, dostun olmaktan onur duyuyorum canım babam. Kavuşacağımız günü hasretle bekliyorum.”
Ve kavuştular da... Güçlülüğün haklı olmadığını ispatlarcasına, haklı güçlerinde biraraya geldiler aylar sonra eşi Dilek ve oğlu Ege’yle, hepimizin gözlerini yaşartarak... Utanmasını beklediklerimiz hariç, hepimiz bir parça utandık belki de...
“Yumruk yersen bükülmekten utanma. Dik durmakta inat edersen organların parçalanır. En iyisi acıya kapanıp sonra yeniden doğrulmaktır.” diyerek, gözyaşlarının ruhunu yıkayıp onu daha özgür ve güçlü kılmasına izin vermiş sevgili Can Dündar. Okurken, hiçbirimizin görmediği gözyaşlarına eşlik ettiğim satırlardan yalnızca biri bu... Tabi bir de en çok onu evlilik yıl dönümünde kapıda uğurlayan köpeği Tarçın’ı, mahkeme salonunun önünde eşinin kulağına “Evlilik yıldönümümüz kutlu olsun” diye fısıldayışını, anneannesinin “Allah büyük” deyişine yaptığı insanı bunca trajedinin ortasında gülümseten yorumunu sevdim.

O içerde yaşamı yeniden yazmakla hayata yapışırken, dışarıda olanları da öyle keyifli bir dille ele almış ki, bazen neredeyse kahkaha atarak okuyorsunuz satırlarını. YÜREK İSTER ACIYI GÜLDÜRMEK! Yüreğinin önünde saygıyla, kaleminin karşısında kelimelerimle eğilirim Can abi... Can abi diyorum, çünkü Can Bey olamayacak kadar bizdensin, o kadar şeffaf satırların...

Her yazarın yaşamı kelimelerden nasıl bir panayıra dönüştürdüğünün, hayatı satırlarıyla nasıl alt üst edebildiğinin en güzel örneğini buldum satırlarında. Beni, bir yazarın inandıklarının ve kelimelerinin ardında durması gerektiğine bir daha ikna ettin. Tek bir teşekkürüm varsa, bundandır.

Cezaevinde kaldığınız yeri dubleks villa gibi anlatan gazetelere cevaben yazdığın Tecrit isimli yazıyı gülmekten gözlerimden yaş gelerek okurken, Silivri cezaevindeki rutin günü kendince tasarlayışın ve müzik eşliğinde yaptığın kahvaltı sırasında kendini dansa kaldırışın, bir dansçı olarak beni onikiden vurdu kalbimden!
“Dans da yazı gibi, gittiğiniz yere yanınızda götürebildiğiniz bir meziyetti. Pratik, kaprissiz, eğlenceli... Ayağımı yerden kesti. Beni kollarımdan tuttuğu gibi, kalın duvarların ardına savurdu. Sevdiklerime kavuşturdu.” demişsin.

Özgürlüğüne ve dimdik duruşuna selam olsun güzel adam! Bir tutsaklıktan özgürlük yaratmak her yiğidin harcı değildir. İyi ki varsın...

Üç tükenmez kalem, iki çizgili defterle kaleme aldığın, yüreğinle yazdığın ve özgür kelimelerin hikayesi olan Tutuklandık’la özgür bırakacağın nice yaşamlar var, biliyorum... 

Hayat aslında üç tükenmez kalem, iki çizgili defter... Onurun ve kalbinle yazdıklarının önünde saygıyla eğiliyor, kelimelerinin aydınlık bir yarına ışık tutabileceği inancıyla daha fazla okura ulaşabilsin diye yazıyorum... 
 

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05