Bu eğitimi başarılı uygulayan öğretmenler olduğu gibi, kısmen uygulayan veya hiç uygulayamayan öğretmenler oldu. Öğrencilerin de bir kısmı bu eğitimden tam olarak yararlanmayı başarırken, bir kısmı denetlenemediği için doğru dürüst takip etmediler. Bir kısmı ise (tahminen üçte biri) internet ve bilgisayar imkanı olmadığı için dersleri takip edemediler.
Bundan daha önemlisi, bu süreçte hem öğretmenler, hem öğrenciler eğitimden koptular, uzaklaştılar, soğudular. Her iki kesim de çalışma disiplininden uzaklaştı. Boşlukta kaldıkları için zaman yönetimi kavramını da kaybettiler.
Eğer salgının yaygınlığı düşerse 21 Eylülde kısmen de olsa yüz yüze eğitime başlanacak. Bu durumda ne yapmak lazım?
Milli Eğitim Bakanlığına düşen görev, öncelikle öğretmenlere iyi yönlü psikolojik destek verilmesidir. Bakanlık öğretmenlerimizi 21 Eylüle kadar pedagog, psikolog ve psikiyatrislerle bir araya getirmesi gerekir. Öğretmenleri önce içine düştükleri pisikolojik dağınıklıktan kurtaracak, motive edecek ve yeni döneme uyumlarını sağlayacak bir eğitim verilmelidir. Öğretmenlere verilecek ikinci eğitim, motivasyonu ve düzeni bozulan öğrencilerin yeniden eğitim ortamına uyumlarını nasıl sağlayacakları, onlara karşı nasıl davranacakları konularında olmalıdır.
2020-2021 Öğretim yılının öğrencilerimizin kayıp yılı olmaması için başta Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı olmak üzere eğitim yöneticilerimiz öğretmenlerimizin bir an önce sağlıklı bir ortamına uyumunu sağlamak için her türlü çabayı göstermelidirler. Çünkü eğitimin temeli öğretmendir. Ruh sağlığı ve çalışma disiplini bozulan öğretmenin öğrencisine vereceği bir şey yoktur.