CHP'li Şenal Sarıhan 5237 sayılı TCK' nun 6. maddesinde yer alan "çocuk" tanımının çocuğun üstün yararını gözetecek şekilde değiştirilmesine ilişkin kanun teklifi verdi.
CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel saldırı suçlarının giderek daha yaygın ve sistematik duruma gelmesi karşısında, bu tür olayların önlenmesi ve mağduriyetlerin giderilmesinde hukukun daha etkin ve kapsamlı bir koruma sağlaması amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik öngören bir kanun teklifini, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sundu.
Sarıhan, kanun teklifi gerekçesinde; çocukların, erişkinlerden farklı fiziksel, bilinç, davranış ve psikolojik özellikleri, sürekli büyüme ve gelişme süreci içinde bulunan bireyler olarak, ulusal ve uluslararası hukuk alanında haklar, cezalar ve yükümlülükler bakımından özel kuralların konusunu oluşturduklarını hatırlattı. Kanun koyucunun Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve Çocuk Koruma Kanununda çocuk tanımına ilişkin farklı düzenlemeler getirmiş olduğunu, bu durumun çocuğun ergenlik yaşı ile çocuk tanımındaki yaş sınırı arasında karışıklığa yol açtığını, çocukları çeşitli suçlar karşısında, özellikle Türkiye’de sistematik hale gelene cinsel istismar suçları alanında korumasız bıraktığını dile getirdi. Aynı hak öznesini oluşturan çocuklara ilişkin bu farklı düzenlemelerin, hakların bütünlüğü ve bölünmezliği ilkesi ile kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğunu ve çocuğun üstün yararı ilkesini de ihlal ettiğini vurguladı.
Sarıhan ;“Türk Ceza Kanununun 6.Maddesinde, onsekiz yaşını doldurmamış kişi çocuk sayılıyor. Kanun koyucu TCK'nın 76, 82, 90, 94, 96, 103, 109, 194, 226, 227, 228, 229 ve 233. maddelerinde çocuk kavramını kullanmış bulunuyor. 80. maddede ise, çocuk terimi değil, on sekiz yaşından küçük ibaresini kullanıyor. Görüldüğü gibi, yasa koyucu çocukluk halinin 18 yaşına kadar olmasını amaçladığı durumları, maddelerinde ayrıca belirtiyor. Böylece onsekiz yaş sınırı getirmediği, daha erken yaşta reşit olma hallerinde, çocuğun büyüklerin hukukuna tabi olduğunu kabul etmiş bulunuyor. Bu durumda kimi eylemler karşısında çocuğu, “çocuk” olarak korur iken, kimi eylemler karşısında bu korumayı öngörmüyor, çocuğun üstün yararı ilkesini gözetmiyor.
Oysa 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, 3/1-a maddesi düzenlemesinde “daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişileri çocuk” kabul ediyor. Yani, Çocuk Koruma Kanunu'nun uygulama alanı bulduğu durumlarda, on sekiz yaşından küçükler “evlenme ya da mahkeme kararıyla reşit olup olmadıklarına bakılmaksızın” çocuk olarak işlem görüyor ve korunuyor.
Bu farklılığın giderilmesi ve her çocuğun küçük olma durumunun gerektirdiği aile, toplum ve devlet tarafından sağlanacak koruma önlemlerine sahip olması hakkının bir bütün olarak eksiksiz şekilde sağlanması amacıyla, TCK’da da “daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişileri çocuk” kabul eden bir düzenleme yapılmasını teklif etmiş bulunuyorum” dedi.
26/09/2004 TARİH VE 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 26/09/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 6’ ıncı Maddesinin 1 ‘inci fıkrasının b bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
b) Çocuk deyiminden; daha erken yaşta ergin olsa bile onsekiz yaşını doldurmamış kişi,
anlaşılır.
MADDE 2 - Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- Hukuk açısından, erişkinlerden farklı fiziksel, bilinç, davranış ve psikolojik özellikleri nedeniyle, farklı bir hak öznesi kategorisi oluşturan çocuklar ile ilgili düzenlemelerde yer alan tanım ve kavramlar, hem aynı kanun içerisinde farklı maddelerde, hem de hak öznesi aynı olan farklı kanunlarda ayrı içeriklerle düzenlenmiş bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 6/1-b maddesi uyarınca, onsekiz yaşını doldurmamış kişi çocuk sayılmaktadır. Kanun koyucu TCK'nın 76, 82, 90, 94, 96, 103, 109, 194, 226, 227, 228, 229 ve 233. maddelerinde çocuk kavramını kullanmış bulunmaktadır. 80. maddede ise, çocuk terimi değil, on sekiz yaşından küçük ibaresini kullanmaktadır. Yine TCK.'nın dava zamanaşımı sürelerini düzenleyen 66. maddesinin 6. fıkrası; çocuğun onsekiz yaşını bitirmesi koşulunu getirmiş bulunmaktadır. Görüldüğü gibi, yasa koyucu çocukluk halinin 18 yaşına kadar olmasını amaçladığı durumları, maddelerinde ayrıca belirtmiş durumdadır. Böylece onsekiz yaş sınırı getirmediği, daha erken yaşta reşit olma hallerinde, çocuğun büyüklerin hukukuna tabi olduğunu kabul etmiş bulunmaktadır. Dolayasıyla reşit olan veya reşit kılınan onsekiz yaşından küçük kişiler, TCK bakımından, reşitlerin hukukuna tabi bulunmaktadır.
Ancak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, 3/1-a maddesi düzenlemesinde “daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişileri çocuk” kabul etmiş bulunmaktadır. Yani, Çocuk Koruma Kanunu'nun uygulama alanı bulduğu durumlarda, on sekiz yaşından küçükler “evlenme ya da mahkeme kararıyla reşit olup olmadıklarına bakılmaksızın” çocuk olarak işlem görmektedir. Ayrıca Çocuk Koruma Kanunu’nun 3. maddesinin diğer yasalarda veya TCK.’da uygulanacağına dair bir düzenleme de yasada bulunmamaktadır.
Bu durumda, aynı hak öznesi kategorisi oluşturan çocuklara ilişkin olarak, TCK’da farklı maddelerse farklı düzenlemeler getirilmiş olması ve TCK ile Çocuk Koruma Kanununda çocuk tanımına ilişkin farklı düzenlemelere yer verilmiş olması; çocuğun ergenlik yaşı ile çocuk tanımındaki yaş sınırı arasında karışıklığa yol açmakta, çocukları çeşitli suçlar karşısında, özellikle Türkiye’de sistematik hale gelene cinsel istismar suçları alanında korumasız bırakmaktadır. Bu durum, hakların bütünlüğü ve bölünmezliği ilkesi ile kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
MADDE 2- Yürürlük maddesidir.
MADDE 3- Yürütme maddesidir.