Devlet üniversitelerinde görev yapan doktor öğretim üyelerinin daimi kadro yerine sözleşmeli olarak çalıştırılmasından dolayı yaşanan mağduriyeti Eğitim İş Sendikası, gündeme taşıdı. Konuyla ilgili sendikadan yapılan açıklamada “Devlet üniversitelerinde görev yapan doktor öğretim üyeleri (2018 yılından önceki ismiyle yardımcı doçent) özlük hakları açısından büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Yaşanan mağduriyet, doktor öğretim üyelerinin daimî kadro ile değil, sözleşmeli olarak çalışmaya tabi olmasından kaynaklanmaktadır.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 23. maddesine göre;
“Yükseköğretim kurumlarında açık bulunan doktor öğretim üyesi kadroları rektörlükçe ilan edilir. İlan edilen bu kadrolara fakültelerde dekan; diğer birimlerde müdürler, biri o birimin yöneticisi biri de o yükseköğretim kurumunun dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan adayların her biri hakkında yazılı mütalaa isterler. Dekan veya ilgili müdür yönetim kurullarının görüşünü aldıktan sonra önerilerini rektöre sunar. Atama rektör tarafından en çok dört yıl süre ile yapılır. Her atama süresinin sonunda görev kendiliğinden sona erer. Görev süresi sona erenler yeniden atanabilirler.”
Kanun maddesinde yer alan 'Atama rektör tarafından en fazla 4 yıl süreyle yapılır' ifadesi sözleşmenin 1 ya da 2 yıl gibi kısa sürelerde yapılmasına neden olmaktadır. Ayrıca yine kanunda yer alan “Her atama süresinin sonunda görev kendiliğinden sona erer.” ifadesi Anayasanın 128 /1 maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Diğer kamu görevlileri arasında yer alan doktor öğretim üyeleri anayasada tanımlandığı üzere asli ve sürekli görevleri yerine getiren kişilerdir. Bu nedenle yapılan sözleşmeli doktor öğretim üyesi ataması anayasaya uygun değildir. Anayasaya aykırılık teşkil eden bu durum 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 36. maddesinde belirtilen “Öğretim elemanları üniversitede daimî statüde görev yapar” ifadesiyle de hiçbir şekilde örtüşmemektedir.
Öte yandan süre yenilemeleri için yükseköğretim kurumlarınca belirlenen kriterler birbirinden farklılıklar arz edebilmektedir. A Üniversitesi aynı program ve bilim dalı için belirli bir kriteri B Üniversitesinden daha yüksek veya daha düşük belirleyebilmekte hatta hiç istemeyebilmektedir. Aynı işi yapan kamu görevlilerinin farklı çalışma koşullarına tabi olması Anayasamıza, yasalara ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Tüm üniversitelerde tüm bölüm ve programlar için ortak olarak 1-2 yıllık süre yenilemesi takvimi belirlemek konusunda bilimin doğasına aykırı bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Sözde bilimin kalitesini geliştirmek amacıyla yürürlüğe konulduğu ileri sürülen kriterler bilimsel çalışmaları engellemektedir. Süre baskısı altında olan doktor öğretim üyeleri uzun süreli araştırmalar yapmaktan kaçınmaktadırlar. Keza aynı nedenle kısa sürelerde yeterince araştırılmamış bilimsel niteliğinin sorgulanması gereken “yayınlar” ortaya çıkmaktadır.
Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) bazı üniversitelerde doktor öğretim üyelerine her iki yılda bir yabancı menşeli indekslerde yayın yapma koşulu getirebilmektedir. Doçentlik unvanı için bile aranmayan bu tür şartların yanında bir de iş güvencesinin olmaması, doktor öğretim üyelerinin gelecek kaygısı, stres, tükenmişlik yaşamasına neden olmaktadır.
Doçent ve profesör ile aynı statüde olan doktor öğretim üyelerinin daimi kadro ile değil sözleşmeli olarak görev yapması, sözleşme sürelerinin 1 ya da 2 yıl gibi kısa sürelere indirgenerek atama süresinin kısaltılması, sadece doktor öğretim üyelerine getirilen performans kriterlerinin sağlanmasında ders yükü, idari görevler, dergi hakemlikleri, jüri üyeliklerinin ölçüt olarak yer almaması doktor öğretim üyelerini hem iş güvencesi olmadan hem de büyük bir iş yükü altında çalışmaya mecbur bırakmaktadır.
Eğitim İş olarak altını çiziyoruz; Türkiye’de 44043 doktor öğretim üyesi bulunmaktadır. İçinde bulunulan koşullar ile çalışma hayatları zedelenen doktor öğretim üyelerine daimî kadro verilmesinin maliyeye herhangi bir yükü yoktur. Bu nedenle doktor öğretim üyelerine daimi kadro verilerek yaşanan haksızlıkların ve mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz.