adscode
adscode

İKİ TİP OKUL BİNASI

Görev gereği gittiğinizde, yeni inşa edilmiş okula şöyle karşıdan bir bakıyorsunuz.

İKİ TİP OKUL BİNASI
Konuk Yazar
Bina kapısının üstündeki ve çatıdaki üçgen formlar size hemen matematiği, geometri bilimini hatırlatıyor.

Pırılı pırıl yapıların dış hatları keskin, pürüzsüz ve cetvel gibi dümdüz… Cephede ve dört köşede pencereler dikdörtgenin kararlılığını vurguluyor.

Bazı binalarda dış cephe boyaları farklı tonlarda, şekil şekil, renk renk… Satranç tahtasına benziyor ya da zeka bileyen Rubik Küpü’ne.

Tüm bu algı demeti zihnimizi modern bilimle, maltematikle dolduruyor. Matematik, insan aklının en saf ürünü… Bilimsel birikimin temelinde, günlük hayatın her alanında o var.

Bu algılarla mutlu oluyoruz. İçimizi bir enerji, bir dinamizm kaplıyor. Gıcır gıcır okul binası; “bende gelecek var, bende başarı var” diyor.

Orası tam bir bilim yuvası…


Ama bir de, anneanne yuvasını, onun sıcaklığını yansıtan okullarımız var.

Karşımızdaki okul binası belki kırk, belki eli yıllık…

Daha bahçesine girişte sizi renkli, çiçekli yollar karşılıyor. Düzgünce biçilmiş süs bitkilerinin arasından seyir zevkini okşayan bir beğeniyle geçiyorsunuz.

Kapı önünde durup binanın cephesini incelediğinizde duvar dokusunda bir yumuşaklık hissediliyor.

Üst üste sürülen boya katmanları duvarları ihtiyar bir alın gibi kabarıklaştırmış. Zamana karşı uzun bir savaşın izleri olan bilgece bir kabarıklık bu.

Binanın kibar, incelikli kapısından içeri girince loş bir ortam gün aydınlığını kısıyor.

Lambiri kaplamalı duvarlar size bir orman evindeymiş gibi hissettirmekte. Döşemenin kokusunu yansıtan durgun hava taze olmaktan biraz uzak. Fakat bu bir kokuşma, bir bozulma değil. Sanki, çok değerli bir yıllanmışlık.

İki kenarda, büyük yapraklı bitkiler temiz saksılarda dizili…

Etrafa bir göz gezdiriyorsunuz; herşey duygulu, herşey yumuşacık. Karşıda, nöbetçi öğrenci bankosunun üzerinde siyah meşin kaplı yıpranmış bir nöbet defteri. Solda, mozaik kaplamalı merdiven basamakları yukarı doğru hafiften sıralanıyor. Beş altı adım çıktıktan sonraki düzlükte, sağ tarafta küçük bir havuzun fıskiye suyu şakır şakır dökülüyor. Yıllar öncesinin koyu döşemeli bir kanepe takımı havuzun etrafına sıralanmış.

Ahşap duvarlarda boy boy siyah-beyaz fotoğraflar… Bir tarafta okula emeği geçen hayırseverin gururlu resmi; bir tarafta geçmişten bugüne emek vermiş, şakaklarını kırlaştırmış idareciler…

Hepsi de, önemli bir emaneti size yüklermiş gibi narince bakıyor. Gözlerin titrediği o bakışı sanki bir yerlerden tanıyorsunuz. Havuz kenarındaki kanepeye oturup yumuşak bir çayı yudumlarken, evet hatırladınız.

O fotoğraflardaki bakışlar yıllar önce ninenizin size yönelttiğiyle aynıdır ve siz şimdi birden ninenizin o sıcacık evine, o duygu sağnağına tekrar dönmüş gibisiniz.

İşte bu tip yıllanmış okul binaları da insan sermayemizi canlı tutan birer duygu yuvasıdır.

Orada kaynayan hatıraların seli; o, çocukluğumuzun bize uzaktan selam çakışı, en az bilim kadar değerli bir hazinedir.




Zübeyir ÖZARSLAN
Maarif Müfettişi

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)