adscode
adscode

Okumayan bir toplumda kitap ve kitap fuarı

Kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235'inci, okuma alışkanlığında dünyada 86. sıradayız.

nevzattarakci@gmail.com




Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı araştırmaya göre, günde 6 saat televizyon izleyen, 3 saat internete giren Türk insanı, kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyor.

Kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235'inci, okuma alışkanlığında dünyada 86. sıradayız.

Bu arada kitap okuyanların yüzde 65’i aşk, yüzde 24’ü siyasi, yüzde 13’ü düşünce, yüzde 7’si kişisel gelişim kitapları okuyor.

Böylesi Bir Toplumda Bilim ve Sanattan Nasıl Bahsedilir?

Söylemesi zor ama böylesi bir ülkede bilim ve sanattan nasıl söz edilir.

Huzur ve mutluluk nasıl konuşulur?

Konuşulacak konular, “kavgalar ve gürültüler” olur!

Sanatta olmaz sanatçı da yetişmez böylesi ortamlarda.

Türkiye’nin büyümesi, gelişmesi çocuklarımızın daha çok okumasına bağlı.

Okumak, çocukların kültürel gelişimlerini tamamlamaları ve bilgi çağını yakalamaları için hava gibi, su gibi, yemek gibi günlük hayatlarının bir parçası olmalı.

Türk çocukları kitap okumada Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda.

Çocuklara kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içerisinde 140. sırada.

 

Gençler Siz Okuyun!

Sevgili gençler, zihnînizi hayata uyandırmak iç dünyanızı süslemek, kendinizi layıkıyla tanımak, aydınlanmak, yıkanmak, ışığa yürümek, karanlık dünyayı aydınlatmak için, cahilliğin canına okumak için, sevgiye koşmak, sevgiyle dolmak için OKUYUN! Lütfen okuyun!

Kendinizi okuyun, kültürünüzü, tarihinizi, başarılı, örnek insanların hayatını okuyun!

Ama ne olur okuyun!

Biz ancak, okuma zevki kazanmış, kültürünü, tarihini kaynağından öğrenmiş, zengin birikimli gençler sayesinde çağdaş topum haline gelebiliriz.

Okuyan, araştıran, sorgulayan bir toplum özlemiyle.

***

Usta kalem, büyük yazar sevgili dostumun kitap fuarlarıyla ilgili şu ifadeleri eminim sizin de ilginizi çekecektir.

… Kitap Fuarının Düşündürdükleri

Çeyrek yüzyıldır okur ya da yazar olarak Türk yayın dünyasını gözlemlemekteyim.

Sözlerimi değerli kılmaya yetecek bir süre bu...

. . .

Dün … kitap fuarındaydım.

Çiklet kağıdından değerli olmayan sayısız kitap...

Hiçbir bilimsel, sanatsal, edebi niteliği olmayan cilt cilt kitap yığınları arasında gezinen gençleri görünce düşündüm...

Şehirli bir zeminde gelişmeyen muhafazakâr anlayış Türk kültür dünyasını iflah olmayacak ölçüde yaraladı.

Estetiğe, edebiyata, objektiviteye, hakikat arayışına, samimiyete büyük darbe vurdu.

Basit akla ve muhafazakâr anlayışa hitap ettiği ölçüde çok satan ciltlerce kitap ile kadim kültürün anası ağlatıldı.

. . .

Neler zayi edilmedi ki;

Başlığında ‘Aşk’ kelimesi geçen safsata ciltleri,

Mesnevi’den bir tek sayfa okumamış gençlerin karaladığı Mevlâna konulu müsveddeler.

İlk sayfasında yazarının şahsiyet sorunu yaşadığı aşikâr olan Kişisel Gelişim kitapları, tarihi kişilerin kurmaca biyografileri,

TV dizisi seyrederek müktesebat oluşturmuş kara gözlü, kara bıyıklı sert bakışlı oğlanların kısa akıl yürütmelerini aktaran sayfa tomarları...

Osmanlı konulu saçma sapan yetersiz, ciddiyetsiz ciltler...

Dini eser iddiasındaki kitapları anlatmaya hiç gerek yok.

Bu stantlar arasında bir çöp kutusu karıştıran evsizler gibi dolaşan zavallı gençler...

Bayram günü huzurevinde akrabasını bekler gibi sağa sola bakarak imza atmayı bekleyen zavallı yazıcılar... 

Üzüldüm... Sol da malum... Estetik, edebiyat ve bilgiden ziyade propagandaya odaklanmış zırvalar üretiliyor daha çok...

. . .

Cumhuriyetin ilk elli yılında yazılmış edebi eserlerin çıtasından uzaklaşıyoruz.

Çocuk Edebiyatında Gülten Dayıoğlu aşılamamış...

Kemalettin Tuğcu ölçeğinde insani metinler bile hala çıkartılamamış...

Son çeyrek yüzyılda şiir neredeyse hiç olmamış.

Kişisel Gelişimde Dale Carnagie’ye değinilmemiş…

“Bin Bir Temel Eser” ölçeğinde bir projenin yanına yaklaşılmamış...

Onca teknik imkana rağmen kitap görsellerinin albenisi yok.

Arka kapaklarındaki tanıtım yazıları bir liselinin kompozisyon ödevinden alıntılanmış gibi.

Dünya edebiyatının şaheserlerinden yeni neslin haberi yok.

Üniversite bitirmiş gençler Edmond Dantes’i, Raskolnikov’u, Jean Valjean’ı duymamış.

Buna rağmen her gün yeni yayınevleri doğuyor, yeni kitaplar çıkıyor, yeni kitaplar sürülüyor piyasaya...

Kitap sayısı arttıkça karanlığımız artıyor.

. . .

Neden böyle?

Bu kültürel çoraklıkta nereye gideceğiz?

Okuma açlığını cips, pamuk şekeri, leblebi tozu kabilinden bu kitaplarla doyurmaya çalışan gençler bizi nereye götürecek?

. . .

Evvelce okuma konusunda teşvik ederdim çocuklarımı ve çevremdeki gençleri.

Dün karar verdim onlara öncelikle okumamanın faziletlerini anlatmalı.

Okumayacaksın... Bileceksin ki değdiği her şeyi kirleten kapital piyasa, kitap pazarını çıfıt çarşısına döndürmüş.

Nasıl her organik madde besin değilse, her kumaş giysi değilse, her ilaç deva değilse, her kâğıt tomarı da kitap değildir.

Seçeceksin.

Bileceksin ki artık her kitap bilginin ve mutluluğun anahtarı değildir.

Cehalet, körlük, satılmışlık, ucuzluk, bayağılık da kitap okuyarak elde edilir.

Bilgi, estetik ve mutluluk her kitapta değil, kimi kitaplarda aranır.

Kimi kitaplar ise bilmeyenlerin parasını almak için yayınlanır.

. . .

İşte bunları düşündüm dün …fuarında.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)