Bu çerçeveden bakıldığında karşı tarafı eleştirmeden ya da tolerans beklemeden önce, onun belki de söz konusu konuda hiç bilgisi yok diye düşünmek ve bilgilendirici olmak en doğru olanı.
Buna rağmen yanlışta ısrarcısı ise işte o zaman size de eleştiri hakkı doğuyor demektir.
Bu durumda bile toleransı ve yapıcı olmayı elden bırakmamak gerekir…
En garibi ise zehir zemberek eleştirenleri, siz eleştirmeye kalktığınızda sıfır toleransla karşılaşmanız.
Oysa eleştiriye saygı ve hoşgörü bekleyenlerin aynı hoşgörüyü kendilerinin de göstermesi gerekmez mi?
Yapıcı eleştiri çok önemli ve çözümün bir parçası ya da fikirlerin, projelerin ve en önemlisi de ortak paydamızın altın anahtarı olabilir ama bunu bile göz ardı ediyoruz.
Yeniliklere karşı çıkmasak da nötür kalmamızın nedeni ise geleneksel “durduk yerde aman başımız ağrımasın” bakış açımızdan.
Eğitimde asıl kurtulmamız gereken anlayış da işte tam da bu!
Böyle gelmiş böyle gider mantığı ile belki günü kurtarıyoruz ama geleceği karartıyoruz.
Bakalım bu daha ne kadar bu böyle devam edecek?..
Eleştiri kültürü ve tolerans konusu umarız yeni müfredatta hak ettiği ölçüde kendisine yer bulur.
Toplum olarak buna her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.,.