adscode
adscode

EĞİTİMDE KUŞAK TARTIŞMASININ NERESİNDEYİZ?

Bir kuşak tartışmasıdır aldı başını gidiyor. Özellikle seçimler yaklaştığında, yeni seçmen olan yaş gruplarının eğilimlerini görmek amacıyla, kuşaklarla ilgili tartışmalar daha da kızışır. Oysa kuşakların karakteristik özellikleri ve eğilimleri sadece siyaset tarafından kullanılmaz. Kuşak kavramı ve kuşak eğilimleri; reklam ve pazarlama stratejisi, sosyoloji, sosyal psikoloji gibi birçok alan için de önemli bir konudur. Peki, eğitimde kuşak kavramını ne kadar önemsiyoruz?

ikegitmeni@hotmail.com




Ülkemizde eğitimde kuşak çatışmaları, kuşakların eğilimi ve öğrenme becerileri ile ilgili araştırmalar olmakla birlikte, eğitim politikaları açısından kuşaklarla ilgili yapılan araştırmaların yeterli olduğunu söylemek zor. Pandemi koşullarında yüz yüze eğitimin yeterince yapılamaması, eğitim öğretimde kuşak sorununun olmadığı anlamına gelmez. Eğitim öğretim çağındaki kuşakları anlamak, kuşakların öğrenme becerilerini, yaş özelliklerini, değişen eğilimlerini çok iyi bilmek, eğitim öğretimde de en önemli konuların başında gelir.

"Eğitimde “kuşak” kavramı neden önemlidir?" sorusunun cevabını verebilmek için, öncelikle “kuşak” kavramı ve kuşaklarla ilgili temel özelliklere değinmekte yarar görüyorum. Türk Dil Kurumuna göre “kuşak” kavramı, aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını paylaşan, dolayısıyla birbirine benzer sorumluluklarla yükümlü olmuş kişiler topluluğu olarak tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşıldığı gibi “kuşak” kavramı, belirli bir dönemde yetişen yaş gruplarına ait karakteristik özelliklerin, diğer yaş gruplarından ayırt edilmesini sağlamak için kullanılmıştır. Bilimsel olarak ilk kuşak araştırmaları, 1830-1840 yılları arasında Auguste Comte tarafından yapılmıştır. Kuşaklarla ilgili 1900’lü yıllardan başlamak üzere yapılan sınıflandırmada altı kuşak varlığından söz edilmektedir.

Bu sınıflandırmada;

  1. Sessiz Kuşak(Silent Gereation-1925-1945)
  2. Bebek Patlaması (Baby Boomer-1946-1964:)
  3. X Kuşağı (1965-1979)
  4. Y Kuşağı (Millennials -1980-2000)
  5. Z Kuşağı(2000-2010)
  6. Alfa Kuşağı (2011 ve sonrası)

 

Sessiz Kuşak (Silent Generation): Sesiz kuşak, 1925-1945 yılları arasında dünyaya gelen bireylerin oluşturduğu yaş gurubudur. Bu kuşak, bazı kaynaklarda gelenekselciler ve savaş kuşağı olarak da tanımlanmaktadır. Bu kuşağı oluşturan bireyler, savaş ve yokluk gördükleri için tutumlu olma, paylaşma, israfa karşı olma eğilimindedirler.

Bebek Patlaması (Baby Boomers): Bu kuşak, ismini 2. Dünya Savaşı sırasında azalan nüfustan sonra, savaşın sona ermesiyle artan doğum sayısından almaktadır. Bu nedenle, 1946-1964 tarihleri arasında doğduğu düşünülen bu kuşak, Baby Boomers olarak adlandırılır. Bu kuşak, kuralcı, çalışkan, başarı odaklı, sadık, otoriteye saygılı, amaç odaklı, uyumlu, kanaatkâr ve “BEN” odaklı karakteristik özelliklere sahiptir.

X Kuşağı: Bu kuşak, 1965-1979 yılları arasında doğanları kapsamaktadır. Dünyanın önemli değişim ve dönüşüm süreçleri yaşaması nedeniyle bu kuşak, geçiş dönemi olarak da ifade edilebilir. Soğuk Savaş’ın sona ermesi, ilk cep telefonlarının kullanılmaya başlanması, renkli televizyonların evlere girmesi, 1980 darbesi, gibi önemli değişimler bu kuşağa denk gelmektedir. Bu kuşağın en önemli özellikleri; bireyselci, şüpheci, iş odaklı, rekabetçi, duyarlı, otoriteye saygılı, mücadeleci, kanaatkâr ve sabırsız olmalarıdır.

Y Kuşağı (Millennials): Bu kuşak genel olarak, 1980-2000 yılları arasında doğan bireyler Y kuşağı olarak adlandırılmıştır.  Bu kuşak aynı zamanda internet kuşağı, echoboomers (Eko Patlaması), millenial (Milenyum Kuşağı) ve nexters (Sonrakiler) gibi isimlerle de adlandırılır. Bu kuşağın en önemli özelliği; sorgulayıcı, girişimci, tatminsiz, otoriteye karşı saldırgan, sabırsız, yenilikçi, özgüvenli, gerçekçi, şeffaf ve adaletli yönetim anlayışını benimsemiş, süreç odaklı ve duyarlı olmalarıdır.

Z Kuşağı: Günümüzde karakteristik özellikleri ve siyasal eğilimleri en çok tartışılan kuşak olan Z Kuşağı genel olarak, 2000 yılından sonra doğan bireyler için kullanılan bir kavramdır. Bu kuşakta yer alan bireyler, teknolojik bir çağda doğdukları için teknolojiyle iç içe yaşamaktadırlar. Dijital teknolojiyi çok iyi kullanan Z kuşağı, bu özellikleri sayesinde bilgiye erişimleri ve mental gelişimleri de daha hızlıdır. Z Kuşağın en önemli özellikleri şunlardır: Yaratıcı, geleneksellikten uzak, tüketici, tatminsiz, sonuç odaklı, bireyselleşmiş, Y kuşağı kadar olmasa da otoriteye karşı saldırgan, doğrucu, güvenli, duyarlı olmalarıdır.

Alfa Kuşağı: Yunan alfabesinin ilk harfi olan “Alpha / Alfa” ismiyle tanımlanan bu kuşak, 2010 yılı sonrası doğan bireylerden oluşan çağımızın en genç kuşağıdır. Bu kuşak için neredeyse ellerinde tabletle doğdular, denilse abartı olmayacaktır. Bu kuşak; az konuşan, hafızaları fazla şey tutmayan, fiziksel buluşmalardan hoşlanmayan, telefon ve sanal gerçekliği hayatlarının bir parçası gören, sanal, robot ya da hologram arkadaşlarıyla daha iyi anlaşan, makineleri insanlara tercih eden, kendine odaklı, bireysel çalışmayı seven bir kuşak olarak tanımlanır.

Kuşakların karakteristik özellikleriyle ilgili tartışmalar son yıllarda genellikle siyasal eğilimler ekseninde yürütülmektedir. Oysa kuşakların karakteristik özelliklerinin şekillenmesinde, eğitim politikasının en önemli husus olduğu gözden kaçmaktadır. Özellikle bilişim ve iletişim teknolojisinin etkili olduğu kuşaklarda eğitim politikası daha da önem kazanmaktadır. Eğitim sistemleri, tüketici bireyler yerine yaratıcı ve üretici bireyleri yetiştirmeyi esas alan toplumlardaki kuşakların karakteristik özellikleriyle, üretim odaklı olmayan eğitim sistemlerinde yetişen bireylerin karakteristik özellikleri farklılıklar göstermektedir.  

İletişim teknolojisinin hızla geliştiği Y kuşağından itibaren eğitim sistemlerinde, bilişim ve iletişim teknolojisini kullanma stratejisi temel belirleyici olmuştur. Kuşaklarla ilgili yapılan araştırmalarda da Y, Z ve Alfa kuşaklarının teknolojiyi kullanma ve tüketme alışkanlıkları, bizim gibi teknolojiyi tüketen ülkeler çerçevesinde değerlendirme yapıldığında daha da önem kazanmaktadır.

Kuşaklarla ilgili araştırmalar, ülkelerin teknolojik ve ekonomik gelişimlerine göre farklılıklar göstermektedir. Teknolojiyi üreten ve ihraç eden ülkelerle teknolojiyi ithal eden ve tüketen ülkelerin kuşaklarının karakteristik özellikleri arasında da ciddi farkların olduğu görülmektedir.

Eğitimde bilişim ve iletişim teknolojisiyle ilgili eğitim politikalarının kuşakların karakteristik özelliklerinin şekillenmesinde çok önemli rolü olduğu görülmektedir.

Son olarak, bilişim ve iletişim teknolojisini eğitimde ne kadar doğru kullanıyoruz? Eğitimde bilişim ve iletişim teknolojisinin kullanımıyla ilgili temel stratejimiz ne olmalıdır? Sorularının cevaplarını  doğru vermek gerektiğini düşünüyorum. Bilişim ve iletişim teknolojisini üreten ülkelerin sürekli tüketicisi olmak yerine, bilişim ve iletişim teknolojisinin üreticisi olmalıyız… Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)