adscode
adscode

İş Güvencesi Kaldırılamaz!

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN BASIN AÇIKLAMASI-İŞ GÜVENCESİ KALDIRILAMAZ!

İş Güvencesi Kaldırılamaz!
Sendikalar
Son dönemlerde yeniden kamuoyunun gündemine gelen 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ilginç bir şekilde kamu çalışanlarının iş güvencesi üzerinden tartışılıyor. Kamuoyunda da yanlış bir algıya neden olacak şekilde kamu yönetiminde yaşanan tüm zafiyetler çalışanların iş güvencesine bağlanmakta, iş güvencesi kaldırıldığında kamudaki verimsizlik ve performans düşüklüğü başta olmak üzere tüm sıkıntıların kendiliğinden düzeleceği varsayılmaktadır. 657 Sayılı DMK tartışılması zaruridir ancak konunun "iş güvencesinde" tüketilmesi izaha muhtaçtır.

Çünkü birincisi dile geldiği gibi DMK çalışan dostu bir düzenleme değildir. İkincisi gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında kamuda istihdam edilenler zannedildiğinin aksine azdır. Üçüncüsü "kamu yönetimi" ile "istihdam şekli" aynı şey değildir. Dördüncüsü kamuda "iş güvencesi" kayıtsız-şartsız olmayıp DMK'nın 125. maddesinde sınırlandırılmıştır. Ek olarak Türkiye'de Kamu Yönetimi Reformunu hazırlayan ve bir kısmının hayata geçirilmesinde rol oynayan Ömer Dinçer'in, "verimsizlik-performans düşüklüğü" gibi konuları da içine alan reform gerekçelerini de hatırlatmakta yarar var.Dinçer, öncelikle Türkiye'de yönetim zihniyetinin geri kaldığından hareketle (a) kurum ve kuruluşların görev ve fonksiyonlarındaki karmaşıklığını (b) birçok kurumun işlevini tamamlamasını (c) yönetim yapısının denetim boyutuyla etkisini kaybetmiş̧ olmasını (d) örgüt yapılarının çok büyümüş̧ ve merkezileşmiş olmasını (e) personel rejiminin yetersizliği, karmaşıklığı, gayrı adil olmasını ve (f) kamu çalışanlarının nitelik sorununu dile getirmektedir.

Hal bu iken "tembelliğin", "yan gelip yatmanın", "ülkedeki bütün olumsuzlukların kaynağı", "ihmalkârlığın", "vurdumduymazlığın" nedeni olarak "iş güvencesi"nin gösterilmesi iyi niyetten uzaktır. Zaten global ölçekte yeni ekonomi-politiğin ve bu ekonomi-politik üzerinden şekillenmiş olan sosyal yaşamın hedefinde iş güvenliğinin olduğu aşikar. Yine de konunun bu kadar basit, yalıtık ve yüzeysel şekilde üstelik "ahlaki ve normatif" bir baskı oluşturacak şekilde dile gelmesini irdelememiz, ön kabullerini açığa çıkartmamız, çözüm olarak kodlanan ve yapılması halinde Türkiye'ye görülmedik bir verimlilik devrimi yaşatacağı beklentisine sokan iyimserliği kurcalamamız icap ediyor. Kamu Yönetimini ilgilendiren bir tartışmanın ciddiyeti nihayetinde "efradını cami, ağyarını mani" bir titizliği gerektiriyor. "Kamu yönetiminde reform", "kamu yönetiminde devrim" söylentileri üzerinden açığa çıkan şey kamu çalışanlarının neredeyse tek makul kazanımı olan "iş güvencesi"nin ellerinden alınması oluyor. Ortada koca bir sistem var; zihniyeti, denetim mekaniği, organizasyonu, sistematiği vs. var. Ancak mesele el çabukluğuyla çalışanların istihdam şekline, iş güvencelerinin olmasına bağlanıyor.

                Günah keçisi "güvence"

Bu yüzeysel, lokal ve aceleci hüküm, iddia edildiği gibi sorun çözücü değil yeni ekonomi-politiğin gereksinimlerinden doğan bir klişe. Rekabet etmeyen ve risk almayan(!) çalışanların sistemin tüm aksaklıklarından-yanlışlıklarından mesul hale getirilmeleri sistemi gözden kaçırmakta, "iş güvencesi" üzerinden çalışanları günah keçisi ilan ederek kurban edilmeleri talebine varmaktadır. Bu aynı zamannda çalışma koşullarının dinamiklerini, evrilme süreçlerini, iş etiği ile yaşam arasındaki bütünlüğü ve küreselliği, yeni kapitalist kültürü, açmazları, sıkıntıları dikkate almayan, odaklandığı tek alanda büyük resmi ıskalayan bir okumadır.

Güvencesizleştirmenin salt ilgili olduğu alanla değil doğrudan ve dolaylı etkili olduğu tüm alanlar dikkate alınarak maliyet analizi yapılmalıdır. Verimsizliğin doğrudan iş güvencesinden kaynaklı olduğunu gösteren makul ve ikna edici hangi araştırmalarımız var? Bu klişeyi bu kadar albenili kılan, ikna edici hale getiren, ahlaki ve normatif bir hüviyete büründüren hangi karineler mevcut? Çalışanların koşullarını, denetim mekanizmasını, zihniyeti, felsefeyi, yönetimi dikkate almayan bu aklama-karalama harekâtını nasıl göreceğiz?

                "İnsan tembel bir hayvandır"

Troçki "insanın işten kaytarmaya çalışması genel bir kuraldır. İnsan tembel bir hayvandır" diyordu. DMK tartışması da aynı ön kabullere yaslanarak insanı "doğası" üzerinden kavrıyor ve "güvencesizleştirmeyi" tek etkili disiplin aygıtına çeviriyor. Devletin topluma bakışındaki kötümserlik gibi bu yaklaşımda da insan, "doğası" üzerinden kötülenmekte, çözüm olarak disiplin, korku ve güvensizlik önerilmektedir. Yani "doğası" kötü olan bu yaratığı sürekli uçurumun kenarında yürümek zorunda bırakarak terbiye etmek, çevresindekilerle rekabetle ve her gün kapının dışına konulacağı riski ile korkutarak hizaya getirmek.

Weber'in dünyalı asketizm olarak nitelediği ve köklerini askeri örgütlenmeye dayandırdığı bürokrasinin insan üzerindeki etkilerine, Adam Smith'in rutinin ruhu öldürdüğü, insanı aptal ve cahil kıldığı eleştirilerine, Sennet'in bürokratik rutine karşı isyan ve esneklik arayışı bizi özgürleştirecek koşulları yaratmak yerine yeni iktidar ve kontrol yapıları üretiyor tespitlerine odaklanmak, küresel bir çağda yaşanan köklü dönüşümlerin izdüşümlerini analiz etmek ve yalıtık, sürekli bir rekabet ve risk altında yaşayan tedirgin insanlar için güvenli, verimli bir yapılanma arayışı yerine şifrenin çözüldüğü, tek ve hakiki çözümün bulunduğu edasıyla politik düzenleme talep eden yaklaşıma dikkat kesilmeli değil miyiz?

                "Demir kafesten sıcak yuvaya"

Güvencesiz iş hayatının muazzam bir işlevsellik, verimlilik ve kalite üzerinden devam ettiğinin varsayılması ayrı bir tartışma başlığı. Türkiye'de kamu yönetiminin ciddi sıkıntılarla malul olduğu aşikâr. Ancak etkin bir analiz yerine palyatif tedbirlerle geçiştirmek olmaz. İdeolojik-politik bir okumanın ön kabullerinden hareketle "iş güvencesi eşittir verimsizlik" kapsayıcılıktan ve bütünlükten uzak bir yaklaşım. Klasik şablonların taşıyıcılığından ziyade yeniden üretici ve kurucu bir zihin üzerinden, bu toplumun tarihsel-kültürel birikiminden istifade ederek farklı modellemelere gidebilen bir şekilde yol almamız gerekiyor.

Dün büyük alkışlarla sahneye çağrılan ve bugün aynı inanmışlıkla kapı dışarı edilen "sosyal devlet" analizlerinde savrulmamız, "verimlilik" üzerinden çalışanların kazanımlarına göz dikmemiz garip.

Mevcut ekonomik hayatın koşullarını, şartlarını, niteliğini tartışmak, daha adil ve ahlaklı bir hüviyete evirmek yerine çalışanların çalışma koşullarını tahrip etmek, kırk türlü sorunu görmezden gelerek sahip oldukları hakkı ellerinden almayı çözüm olarak ileri sürmek garip.

Yine Bauman'ın ifadesiyle "kapitalist rekabet tüm rekabetin amacına yaklaşmış görünüyor; kendini işe, deyim yerindeyse dibine kadar, işsiz kalana kadar işe verme"yi irdelememek garip.

Dün bürokrasi üzerinden içe alarak kuşatan, bugün dışlama yoluyla kuşatmayı yeniden üreten sistematiği tartışmamak garip.

Demir kafes mahpusluğunu "sıcak yuva haline getirdiler o yüzden rekabetin ve risk almanın hareketliliğine teslim edeceğim" tehditkârlığı garip.

İş yaşantısında kötücül insan "doğası" yerine Ricouer'in Levinas'tan hareketle "bana güvenen insanlar olduğu için, davranışlarımdan başkalarına karşı sorumluyum" ahlaki duyarlılığını derinleştirmek, "Bana kim ihtiyaç duyuyor?" sorusunun saldırıya uğradığı ve çoğunlukla da "kimsenin sana ihtiyaç duyduğu yok, senin bize ihtiyacın var, ne kadar çok ihtiyacın olduğunu her gün yeniden kanıtlaman gerekir" baskısını, gerilimini kurcalamamak garip.

Bunca gariplik içerisinde Özgür Eğitim-Sen olarak "neye tahammül edeceğimiz hangi iyiliğin peşinde olduğumuza bağlıdır" ilkesinden hareketle kamu çalışanlarının "iş güvencesi"ni ortadan kaldırmaya dönük girişimleri esefle kınıyoruz.

DMK'nın memurlara verdiği birkaç hak dışında başta memurlar açısından sorun-sıkıntı teşkil ettiğini, bu sorun-sıkıntıların düzeltilmesi gerekirken eldeki haklarının gasp edilmesini iyi niyetten uzak görüyoruz.

İş koşullarını, yönetim felsefesini, zihniyetini özellikle küresel ekonomi-politiği irdelemek gerekirken yeni mağduriyetler yaratan düzenlemeler peşinde koşulmasını kınıyor ve tüm kamuoyunu soruna karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz.

 

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)