Allah’tan okullar kapalıydı.
Yoksa daha da içinden çıkılamaz hale gelebilirdi.
Kar ilk kez mi yağıyor?
Hayır!
Aniden mi bastırdı?
Hayır.
Metrelerce mi yağdı?
Hayır?
Aylardır mı yağıyor?
Hayır.
Don mu yaptı?
Hayır.
Üç aydır sürekli mi yağıyor?
Hayır.
Peki, o zaman yaşanan bu perişanlığın nedeni ne?
Öngörüsüzlük diyemeyiz çünkü meteoroloji günlerdir
kar alarmı veriyor.
Hazırlıksızlar diyemeyiz çünkü her türlü önlemin alındığı defalarca açıklandı.
Kasıt söz konusu olabilir mi? Kesinlikle hayır. Çünkü eziyet çekmeyen yok gibi.
Aslına bakarsanız, kabahatliyi boşuna hiç uzaklarda aramayalım. Çünkü kabahatli olan hepimiziz.
Niye mi?
Arabası olan kaçımız kış lastiklerini kar yağmadan taktı?
Evinin önünü kaçımız temizledi?
En önemlisi de sandığa giderken kaçımız karda, kışta yaşananları hatırlayıp oyunun rengini ona göre belirledi?..
Susuzluk!
Madalyonun bir de
öteki yüzü var.
Yağan yağmurun, yağan karın ne kadarını biriktirebiliyoruz?
Karlar eridiğinde yine seller akacak, biz bakacak mıyız?
Yaz geldiğinde barajlar yine susuz kalacak mı?
Kaç yeni baraj yapıldı, fazladan ne kadar su toplandı?
Ne kadarı tarımsal amaçlar için rezerv olarak biriktirildi?
Yasaklar dışında hangi önlemler alındı?
Yolların köstebek tarlasına dönüşmemesi için hangi solüsyonlar geliştirildi?
Sokakta yaşam mücadelesi veren insanlar ve diğer canlılar için neler yapıldı?
Yeterli yakıt stoku var mı, dağıtım ağı oluşturuldu mu?
Kış uzarsa ne olacak?
Alternatif ulaşım planları yapıldı mı?
Benzeri onca soru daha sıralanabilir. Çünkü her yörenin sorunları da çözüm yolları da farklı.
Zaten bu noktada önemli olan soru sayısı değil, atılan adımlardır.
Elden gelenin yapıldığına kanaat getirildiğinde, kimsenin söyleyecek sözü olamaz.
Ders alıyor muyuz?