adscode
adscode

Okuma alışkanlığı ve sınavlardaki başarı ilişkisi

Gençlerin ve ailelerin bunca çabaları, sınavlarda başarılı olmak için yeterli mi? Eksik kalan, ihmal edilen ya da akla pek gelmeyen aslında çok önemli şeyler de olabilir mi? Belki de esas üzerinde durulması gereken başka hususlar vardır.

Okuma alışkanlığı ve sınavlardaki başarı ilişkisi
Konuk Yazar
Güncelleme : 11-Feb-24 15:12

H. Suat Ilgaz
Yeni bir yıla daha girdik. Bundan öncekilerde olduğu gibi bu yılda da, önümüzdeki yıllarda da milyonlarca çocuğumuzu, gencimizi; gelecekleri açısından çok önemli olan LGS, YKS, KPSS, TUS gibi bir sürü sınav bekliyor. ÖSYM bu yılın sınav takvimini çoktan hazırlayıp geçtiğimiz
kasım ayında yayınlamıştı bile.
Çocuklar ilkokuldan itibaren, önce kaliteli eğitim veren bir liseye girebilmek; ardından iyi bir üniversiteyi kazanabilmek; tüm bunlardan sonra ise, üniversite bittiğinde kamuda bir işe başvurabilmek; ya da hekim olmuşlarsa uzmanlık eğitimi hakkı elde edebilmek için çocukluklarının, gençliklerinin tadını yeterince çıkaramadan bir sürü sınava hazırlanmak, sonuçta yüksek puanlar alıp, rakiplerini geçerek hedeflerine varmak zorunda kalıyorlar.

Bu uzun süreçte kendilerini zorlu bir yarışın içinde buluyorlar ve daha ilkokuldan itibaren okul, dershane ve özel dersler arasında yıllarca koşturup duruyorlar. Haliyle sınav günü yaklaştıkça stresleri artıyor ve geriliyorlar. Sonunda çok erken yaşlarda yoruluyorlar, çalışmaktan
usanıyorlar. Hayata bıkkın bir şekilde başlıyorlar. Aileler ise, çocukları sınavlarda başarılı olsun da iyi okullara girebilsinler diye, dişlerinden tırnaklarından artırıp; dershanelere, özel derslere, özel okullara büyük paralar harcıyorlar.
Peki gençlerin ve ailelerin bunca çabaları, sınavlarda başarılı olmak için yeterli mi? Eksik kalan, ihmal edilen ya da akla pek gelmeyen aslında çok önemli şeyler de olabilir mi? Belki de esas üzerinde durulması gereken başka hususlar vardır.
Konuyu takip edenler bilirler; her yıl LGS ve YKS sınavlarında sıfır çeken, yani hiçbir soruya doğru cevap veremeyen öğrencilerin sayıları yüzbinleri buluyor. Ayrıca bu sınavlardan sonra yapılan resmi açıklamalarda, her bir dersteki sorulara verilen doğru cevap sayısı ortalamalarının hayli düşük olduğu belirtiliyor. Ne var ki, bu çok önemli sorundan sadece kısa bir süre bahsediliyor; hemen ardından ülkenin yoğun gündemi arasında maalesef konu kaybolup gidiyor.
Ayrıca Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından, 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendirmek amacıyla uygulanan PISA testlerinde; gençlerimizin "okuduklarını anlama, matematik ve fen bilgisi" alanlarında, OECD ülkeleri arasında hayli gerilerde olduğunu görüyoruz.
Diğer yandan geçtiğimiz ekim ayında Sayın Milli Eğitim Bakanı çok önemli bir tespiti dile getirmiş; çocukların günlük konuşmada 100 kelime ile konuştuklarını belirtmişti.
Aslında bu 100 kelimenin bir kısmının da "ya, kanka, kapak, olum (oğlum), aynen, yani, tabii ki de" gibi yerli yersiz çok sık ve yanlış kullanılan bazı kelimeler ile, argo terimler olduğunu; ayrıca bir de son yıllarda günlük konuşmalara virüs gibi giren, cümlelerde Türkçe kelimelerin arasına İngilizce kelime sokuşturma alışkanlığının hızla yayıldığını da unutmamak gerekir.

Çocuklarımızın günlük konuşmalarını bu kadar az kelime ile gerçekleştirmeleri gerçekten çok önemli bir sorun ve belki de yukarıda bahsettiğimiz başarısızlıkların altında yatan ana nedenlerden biri budur.
Diğer taraftan, yapılan araştırmalar göstermiş ki; kitap okumayan çocuklar normal bir cümleyi 45 saniyede anlayabiliyorken, kitap okuma alışkanlığı edinmiş çocuklarda bu süre 13 saniyeye kadar iniyormuş. (¹)(²)(³)
Peki o halde tüm bunları dikkate aldığımızda; çocuklar, gençler dillerini iyi kullanamıyorsa ve okuduklarını anlamakta sıkıntıları varsa; matematik, fen bilgisi, sosyal bilgiler ve diğer başka alanlarda ne ölçüde başarılı olabilirler ki? Dilini iyi bilmediği için doğru ve düzgün
kullanamayan; okumayı sevmediğinden okuma alışkanlığı bulunmayan; haliyle kelime hazinesi yetersiz olan; bu nedenlerle
de okuduğunu anlamakta güçlük çeken öğrencilerin; sınavlarda soruları çok kısa sürede okuyup anlamalarını ve doğru cevabı kolayca bulabilmelerini beklemek ne derece gerçekçi olabilir ki? Durum bu olunca; gençler ve öğretmenler ne kadar çaba gösterirlerse
göstersinler; aileler, çocukları sınavlarda başarılı olsunlar da, iyi okullara girsinler diye dershanelere, özel derslere, özel okullara ne kadar para harcarlarsa harcasınlar; sonuçta beklenen başarı sınırlı olacaktır.
Akıllı cep telefonlarının, sosyal medya ve televizyon kanallarının hızla çoğalıp yaygınlaştığı günümüzde okumak, genellikle boş zamanları doldurmak için yapılan biraz da gereksiz bir faaliyet olarak görülüyor. İnsanlara kitap okuyup okumadıkları sorulduğunda, pek çoğunun
cevabı “Kitap okuyamıyorum çünkü hiç boş vaktim yok.” oluyor. Televizyonlarda insanları anlamsız şekilde geren dizileri ve birtakım programları artarda izlemeye, sosyal medya uygulamalarını saatlerce takip etmeye, telefonlarda oyun oynamaya zaman var; ama okumaya
gelince maalesef hiç zaman yok.
PISA Türkiye 2018 Ön Raporunda da belirtildiğine göre; öğrencilerin boş vakitlerinde kitap, dergi ve gazete okuma sıklıkları önemli ölçüde azalmış. Maalesef bunun yerine, öğrenciler çeşitli internet sitelerini kullanarak çevrimiçi sohbeti, haberleri veya kısa bilgilendirici metinleri
tercih ediyorlarmış. (⁴)
Unutmayalım ki, okuma alışkanlığının ilk olarak edinileceği yerler, aile ve okul ortamlarıdır. Bu nedenle ailelerin, çocuklarının okuma alışkanlığı kazanmaları konusunda onlara örnek olacak şekilde hareket etmeleri büyük önem arz etmektedir. Eline kitap almayan ebeveynlerin,
çocuklarından kitap okumalarını istemesinin ne derece etkili olacağını, takdirlerinize bırakıyorum. Burada tabii ki öğretmenlere de
çok büyük görev düşmektedir.

Öğrencilerine okumanın, okuduğunu anlamanın başarıdaki önemini; bunu da ancak çok okuyup kelime hazinelerini arttırarak sağlayabileceklerini anlatmaları; ders çalışmaya ara verdiklerinde, çok fazla olmamak şartıyla belirli bir süre bilgisayarda oyun oynayıp,
sosyal medyada gezindikten sonra, mutlaka Türk ve Dünya edebiyatı klasikleri arasından seçecekleri kitapları okuyarak dinlenmeyi tercih etmelerini; bunun kelime hazinelerini arttırmanın yanında, onları farklı dünyalara götürmek suretiyle zihinlerini daha iyi
dinlendireceğini sık sık anlatmaları yararlı olacaktır. Ayrıca, gençlerin okumayı sevmeleri için onları teşvik edecek yöntemler uygulamaları çok önemlidir.
Anne babalar şu hususu hatırdan çıkarmasınlar ki; kitap okumadığı için, dilini doğru kullanma becerisini ve kelime hazinesini geliştiremeyen, bu durumda da okuduğunu anlama güçlüğü yaşayan çocukların ve gençlerin sınavlarda başarılı olması için dershanelere, özel derslere
daha çok paralar ödemek durumunda kalacaklardır.
Bu arada, çocuklarımız günde 100 kelime ile konuşuyorlar da, büyüklerde durum nasıl acaba? 

İnternette, nüfusun büyük bölümünün günlük yaşamda ortalama 400 gibi bir hayli düşük sayıda kelime kullandığı, kırsal kesimde ise bu sayının 40-50’lere kadar indiği konusunda bilgiler mevcut. Öte yandan TV haberlerinde ve sosyal medyada, insanların en küçük nedenlerden dolayı, hele de trafikte sık sık tekme tokat kavga ettikleri, hatta işi ateşli silah veya bıçak kullanmaya kadar götürdükleri görüntüleri üzülerek izliyoruz.
Kişilerin bu kadar az kelime ile kendilerini ifade etmeleri; duygularını, düşüncelerini, sorunlarını ve karşısındakinden taleplerini dile getirmeleri gerçekten çok zor, hatta imkansız. Derdini, sıkıntısını kelimelerle anlatmakta güçlük çeken insanlar, herhangi biriyle sorun yaşadıklarında;
karşılıklı konuşmayı beceremediklerinden, en kolaylarına gelen kalıplaşmış argo ifadelere ve küfüre başvurabiliyorlar. Tabii ki bunun ardından da kavga geliyor; insanlar konuşmayı beceremediği için sopalar, bıçaklar, silahlar konuşuyor. Günlük yaşamımızda bunun
örnekleriyle çok sık karşılaşıyoruz. Maalesef en küçük sorunların bile konuşarak değil de, şiddete başvurularak çözülmeye çalışılmasının altında yatan en önemli nedenlerden biri, belki
de bu kendini ifade edebilme yetersizliği olabilir.
Sonuç olarak çocuklarımızın ve gençlerimizin hayatta başarılı olabilmeleri için; dilimizi iyi öğrenip, geliştirmeleri; kelime hazinelerini çoğaltmak için kitap okumanın çok önemli olduğunu hiç akıllarından çıkarmamaları ve bol bol kitap okumaları gerekmektedir.


KAYNAKÇA :
(¹) https://www.dunya.com/dunya-kitap/okuma-kultuu-haberi-407043
(²) https://turkyaybir.org.tr/kitap-fuarlarina-ilgi-her-yil-artiyor/
(³) https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/metin-celal/okuma-kulturu-seferberligine-varmisiniz-949576
(⁴) https://www.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_12/03105347_pisa_2018_turkiye_on_rap
oru.pd


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)