İşte Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’nin açıklaması;
-AKP yönetiminin toplumsal yaşamın çeşitli düzeylerinde kendi İDEOLOJİK tercihleri doğrultusunda düzenlemeler yapmasından ve dine dayalı siyasetten kaygılıyız.
-YÖK ün rektör adayları sıralamasında yaptığı değişikliklerde rektör olmanın birincil koşul ve kıstası “başörtüsüne özgürlük” dilekçesine imza atmış olmaktır.İdeolojik rektör atamalarından kaygılıyız.
-YGS,ALES, skandalına rağmen ÖSYM yönetimi, iktidarın ideolojik tercihleri nedeniyle görev başında kalmayı sürdürmektedir.Son gelinen noktada ÖSYM güvenirliliğini tamamen yitirmiştir.Bu durumdan kaygılıyız
- Bilgiye ulaşımın çağdaş yöntemi olan İNTERNETİ kısıtlamayı amaçlayan düzenlemeler karşısında kaygılıyız,
Her otoriter yönetim, kendi tercihlerinin doğru olduğunu, muhalefetin taleplerinin ise “ideolojik” olduğunu iddia eder. Oysa, her otoriter yönetimin nihai amacı, toplumsal yaşamı kendi ideolojik doğruları yönünde boyunduruk altına almaktır.
Nasıl ki 12 Eylül yönetimi kendisini Atatürkçü olarak tanımlayıp, baskı altına aldığı kesimleri “kökü dışarıda ideolojilerin” hizmetinde olmakla suçluyorduysa, günümüzde de AKP yönetimi “Atatürkçülüğü” tarihe gömmüş olduğu inancının rahatlığı içinde, direnişteki Tekel işçilerinden tutunuz üniversite öğrencilerine kadar hak arayan geniş muhalefet kesimlerini Ergenekonculukla suçlamakta, insanların özel yaşamlarındaki tercihlerini ahlaksızlık olarak nitelemekte, keyfi kararlarla sanat eserlerini yok etmekte, bilgiye ulaşımın çağdaş yöntemi olan internet kullanımını sansürlerle kısıtlamakta, özetle, gücünün yettiği ölçüde, toplumsal yaşamın çeşitli düzeylerinde kendi İDEOLOJİK tercihleri doğrultusunda düzenlemeler yapmaktadır.
Kamu kurumlarına yapılan atamaları da bu ideolojik tercihler belirlemektedir. Etkinlikleri liyakata dayalı atamalara bağlı olan kurumlar, ideolojik atamalarla yozlaşmakta ve bu yozlaşma büyük zararlar verebilecek boyutlara ulaşmaktadır.
YGS,ALES skandalına rağmen, çok yakın bir zamanda göreve getirilmiş olup bu konuda hiçbir yetkinliğinin olmadığı kamuoyunca hemen anlaşılmış olan mevcut ÖSYM yönetimi, iktidarın ideolojik tercihleri nedeniyle görev başında kalmayı sürdürerek topluma hergün yeni zararlar vermektedir.
Benzer bir durum rektör atamalarında da görülmektedir. YÖK yönetimi kendi ideolojik tercihleri doğrultusunda şekilleninceye kadar YÖK’ü ortadan kaldırmaya yeminli gözüken iktidar, mevcut YÖK yönetimi sayesinde üniversitelerde de aynı tercih yöntemini işletmektedir. Basında çıkan haberler doğru ise, öyle anlaşılmaktadır ki bugün rektör olmanın birincil koşul ve kıstası “başörtüsüne özgürlük” dilekçesine imza atmış olmaktır.
Oysa, bugün, yine aynı YÖK yönetiminin tasarrufu sonucunda, başörtüsü serbest hale gelmiştir. Buna karşılık konu başörtüsü olduğunda kendilerini “özgürlük” yanlısı olarak tanıtan bu rektörler, öğrencilerin üniversiteye giriş çıkışlarından tutunuz neredeyse her türlü hareketlerini takip etmekte, her türlü görüş ifade etme ve hak arama özgürlüklerini yok saymakta, öğretim üyelerinin özlük haklarını da ideolojik yandaşlık ölçütlerine göre karşılamakta, özetle, üniversiteleri 12 Eylül dönemini aratmaz bir zihniyetle yönetmeye çalışmaktadırlar.
Biz öğretim üyeleri olarak,
-Şaibeli YGS sınavı sonucunda karşımıza kimlerin öğrenci olarak çıkartılacağı konusunda kaygılıyız,ÖSYM başkanının intiali ile ilgili bir soruşturma başlatılmamış olmasından bilim adına endişeliyiz.
-Savcıların KPSS ve YGS soruşturmalarının sonuçlarını biran önce açıklamamalarından hukuk adına endişe duymaktayız,
-Günümüzde bilgiye erişmenin en etkin yolu olan interneti kısıtlamayı amaçlayan düzenlemeler karşısında kaygılıyız,
-Kişilerin ideolojik tercihlere göre üniversitelerimize yönetici olarak atanmasının yaratacağı tahribat konusunda kaygılıyız.Atamalarda Cumhurbaşkanı’nın bir kez daha uyarmayı önemli görmekteyiz.
Kamuoyuna duyurulur.
Saygılarımızla