Çeşit çeşit öğretmen yarattık. Her fırsatta canlarını yaktık. En idealist öğretmenlerimizi bile mesleklerini soğuttuk. Bir yandan kalite diye tutturup mülakat dayatmasını getirdik, öte yandan herkesi öğretmen yaptık! Üç kuruşa mahkum ettik.
Başka hangi mesleğin “ücretlisi” var?
Cumhuriyetin ilk yıllarında ve özellikle de Latin harflerine geçildiğinde okuma yazma biliyor olmak bile öğretmen olmak için yeterliydi ama o yıllar çok gerilerde kaldı.
Bir milyondan fazla öğretmenimiz atama beklerken hala ücretli öğretmen ısrarı niye?
Evet bazıları öğretmenlik ile hiç bağdaşmayan mesleklerden ama önemli bir çoğunluğu eğitim fakültesi mezunu ve atamayı çok az puanla kaçıranlardan. Onları niye ötekileştiriyoruz?
Ücretli uygulamasına son verip, tüm kadroları neden asil öğretmenlerle doldurmuyoruz?
Öğretmenlerimizi hırpalamayı geleneksel bir davranış haline getirdik. Mülakat dayatması en sonuncusu!..
Ücretli kölelik
Bir milyon öğretmen görev beklerken, ücretli öğretmenlik niye? Madem sınıfa girmeye izin veriyorsanız, haklarını nerede? Asgari ücretin bile altında bir maaş, vicdanlarınızı hiç sızlatmıyor mu?
Kanayan bir yara olduğu kesin ama ısrarla çözüm üretilmiyor. Öğretmenlik mesleğinin bundan sonra daha ciddiye alınacağına yönelik söylemleri de havada bırakıyor.
Defalarca yazdık, bir kez daha hatırlatmakta yarar var:
Çeşit çeşit öğretmen olmaz, tek tıp öğretmen olmalı. Öğretmen yetiştirme, atama ve kariyer sistemi tümüyle değiştirilmeli. Kontenjanlar makul seviyeye çekilmeli, atamalarda branşlara göre dağılım daha adil olmalı...
Böylesi bir sistem değişikliği elbette kısa sürede olmaz ama bugün adim atılırsa birkaç yıl sonra uygulamaya başlanır, üç, beş yıl sonra da rayına oturur.
Yeterki tüm tarafların üzerinde mutabık kaldığı doğru olan ilk adim atılsın... Parası için değil sevdikleri için yapıyorlar!
Ücretli öğretmenliğe bakış açısı, nereden baktığınıza göre çok farklılıklar gösterebiliyor.
Ortada bir sıkıntı olduğu kesin.
Herkes onlar hakkında farklı bir şeyler söylüyor.
Söz hakkı bugün onlarda.
Anlattıklarını abartılı bulanlar da olabilir, eksik bulanlar da çıkabilir. İsteklerine karşı çakanlar da çıkabilir, destekleyenler de olabilir. Ortada öyle ya da böyle durum tespit var.
Gelin hep birlikte bir kez de onlara kulak verelim.
Bakalım ne diyorlar:
Söz “Ücretliler”de
* Bizler devlet okullarında ek ders karşılığı ücretli öğretmenlik yapmış, eğitim fakültesi mezunu, formasyon sahibi ücretli öğretmenleriz.
Yıllarca meslektaşlarımızla aynı işi yapmamıza rağmen “eşit işe eşit haklar” ilkesinden faydalanmadık.
Burada eşit işe bir parantez açmak istiyoruz; aslında eşit iş değil ücretli öğretmenler genelde ya Doğu’da kimsenin gitmediği ya da Batı’da İstanbul gibi hayat pahalılığının yüksek olduğu yerlerde görev alıyorlar yani dezavantajlı bölgelerde...
Şimdi bizler hak talebinde bulunurken devlet okullarında çalıştık diye değil; bedavaya çalıştık diye bulunuyoruz.
Bizler o okullarda olabilmek için gece yarılarına kadar ek işler yapmak zorundayız.
Bu torpil işidir diyenlere cevabımız, madem bu torpil gerektirecek kadar güzel buyurun siz yapın biraz , biraz da siz sömürülün bu kölelik sistemi içerisinde!
Bu sadece ya gerçekten mecburiyet ya da öğretmenlik aşkı bunun başka bir açıklaması olamaz.
Kimse de bu işi yapıyoruz diye bizi suçlayamaz.
Bize sadece teşekkür edilmesi ve iadeyi itibar tarzında haklarımızın teslim edilmesi gerekiyor.
Bizler öğretmen adayı değil öğretmeniz, öğretmen adaylarıyla değil kadrolu öğretmenlerle karşılaştırmalıyız.
Haklarımızın da onlarla eşitlenmesi gerekiyor. Bize şart koşmaya çalışanlara söylüyorum, öncelikle bir çalışma şartlarımıza baksınlar orada yeterince şart var :
1 . Asgari ücret altında maaş
Aslında bir maaş değil kadrolu öğretmene ek ders olarak verilen ödül bir maaşmış gibi lanse ediliyor.
- Yarım yatırılan sigortalar(emeklilik ömür yeterse)
Bu da ücretli öğretmen işsiz kalınca işsizlik maaşı almasın , emeklilik prim gün sayısını doldursa bile emekli olmasın anlamına gelmektedir.
- Nöbet ücreti yok.
Bu işi yapacaksın ücretini almayacaksın (angarya )
4.Kırtasiye yardımı yok
Öğretmenlerin öğrencilere harcaması için verilen para ücretli öğretmen almasın diye öğrencilerden kısıtlanmış
- Aile ve çocuk yardımı yok
Ücretli öğretmenlerin ailerinin ve çocuklarının rızkı gasp edilmiş. 6. Mebbis kaydımız yok Bakanımız her hafta öğretmenlere değer veriyorum diye
öğretmenler toplantısı yapıyor mebbis adresiyle randevu oluşturulan bu toplantıya ücretli öğretmenler katılamıyor. O toplantıya katılan birçok öğretmenden daha uzun çalışmış olsalar bile !
- Öğretmen kimlik kartımız yok.
20 yıl çalışan bir ücretli öğretmenin öğretmen kimlik kartı yok dolayısıyla kadrolu hocanın yararlandığı hiçbir haktan yararlanamıyor. Öğretmenevinde öğretmen olarak kalamıyor
- Maaş promosyonu yok.
Bir kadrolu öğretmenin aldığı yıllık promosyon ücreti bir ücretli öğretmenin dönemlik gelirine denk gelmektedir!! Ücretli öğretmenlerin banka promosyonları kimler arasında nasıl bölüştürülmektedir?
Bankalar ile pazarlıkta ücretli öğretmenlere promosyon vermiyorsunuz o zaman bize fazla para verin diye talepte bulunulmaktadır.
- Mazeret izin hakkı yok
10.Hastalık ve refakat durumlarında sevk ve rapor alır ama ücret kesilir. Ücretli öğretmenlerin hastalanmaya hakkı yoktur.
- Sınıf öğretmenliği ve sosyal kulüplerde görev alır ama herhangi bir ücret ödenmez! Bu işi yapacaksın karşılığını almayacaksın(angarya)
- Kadrolu öğretmen gelince ücretli öğretmenin işine son verilir ( onur kırıcı)
- Yasal olarak çalışma alanı ve özlük hakları kısıtlıdır, istenmeyen herhangi bir durumda birinci dereceden suçludur.
- Deprem bölgesinde olan ücretli öğretmenlere deprem tazminatı ödenmez!Depremden sonra psikolojisi bozulur diye meslektaşlarımıza tayin hakkı verildi evi başına yıkılmış çadırdaki ücretli öğretmenin deprem tazminatına el konuldu okuldaki hizmetliler bu haktan faydalandığı halde!!!
- Uzman öğretmenlik adı altında 10 yıl kadrolu olarak devletin bütün nimetlerinden faydalanan kadrolu öğretmenlere uzmanlık ünvanı verilecekken 10 yıl ülkesine bedavaya hizmet etmiş olan ücretli öğretmene hiçbir hak verilmeyecektir. Ayrıca ücretli öğretmenlikte geçen günler uzman öğretmenlikten sayılacak diye bir madde eklenerek statüsü olmayan ücretli öğretmen bu haktan faydalanacakmış gibi kamuoyuna lanse edilmiştir. Hani ücretli öğretmen sadece askere giden veya doğum iznine ayrılan kadrolu öğretmenlerin yerine bakıyordu?
- Özel eğitim sınıflarında görev alan ücretli öğretmenlerimizin şartları ve sorumlulukları daha ağır olmasına ve bu sınıflarda kadrolu olarak çalışan özel eğitim öğretmeni diğer kadrolu öğretmenlerden daha fazla maaş almasına rağmen özel eğitim sınıfında veya özel eğitim uygulama okullarında ücretli öğretmen olarak çalışan arkadaşlarımız aynı ek ders ücretine tabi tutularak çok daha ağır durumlara maruz bırakılmaktadır.
Ayrıca özel eğitim sınıfındaki herhangi bir derse giren veya idareci olup da kendisine ek ders yazılan ve bu sınıflarda görevliymiş gibi ek ders ücreti
alan bir kadrolu öğretmene ek ders ücreti % 25 fazla ödenirken neden bu sınıflarda veya okullarda görev yapan ücretli öğretmenler için bu ücret % 25 fazla ödenmeyip oraya (ücretli öğretmenler hariç) maddesi düşülmüştür? Bu maddeyi kim uygulamaya koymuş neden bu şekilde vebalin de vebaline girilmektedir? Milli Eğitimdeki bu uygulamaları denetleyecek veya bu haksızlığa karşı çıkacak hakkaniyetli hiç mi bir yönetici denetleyici bulunmamaktadır? Nerde haktan hukuktan bahsedenler? Bunlar hak değil mi?
- DYK Kursları neden sadece sözleşmeli, kadrolu,yüksek lisans yapmış öğretmenlere ve özel okul öğretmenlerine açılıyor?
Ücretli öğretmenler için MEB sitesinden Ağustos ayında başvuru butonu açılmıştı başvurularımızı yapmıştık ancak hemen çıkarılan bir yönetmelikle bu engellendi.( İşlerine geldiği zaman hemen bir konuda yönetmelik veya yasa koyulabiliyor)
Buradan da bizim alın terimizle kazanacağımız üç kuruşu engellemiş oldular.
Ücretli öğretmenlik yapmayıp atanamayan öğretmen adaylarının vebali ücretli öğretmenlerin
boynunda değildir! Onları biz biriktirmedik! Bizler o okullarda bedavaya çalışırken kimsenin sesi çıkmadı. Şimdi bir hak talebinde bulunduğumuzda da herkes bize tepki göstermeye başladı!
MEB biriktirdiği binlerce öğretmen adayının sonucunda biz ücretli öğretmenlerin haklarını vermiyor. Bu insanları biz biriktirmedik, biz sömürülen maaş, ssk, nöbet ücreti, banka promosyonları, aile ve çocuk yardımlarının karşılığı istiyoruz.
MEB bu emeğimizin karşılığını vermek istemiyor. Bizler hiç olmazsa sosyal medya aracılığıyla sesimizi duyurabilmeyi, yanlış bilinen doğruları anlatarak bütün toplumun bu sömürüye sessiz kalmayıp mücadelemize omuz vermesini bekliyoruz.
Bizler bu yolda bütün siyasi partilerden, “ben eğitimle ilgiliyim” diyen bütün sendikalardan ve “ben gazeteciyim” diyen bütün medya çalışanlarından bu sömürünün üzerine gidilmesi için duyarlılık ve hassasiyet bekliyoruz.
Biz ücretli öğretmenler bu mücadeleyi verirken sistemin kaldırılması için yola çıktık. En büyük desteği meslektaşlarımız olan kadrolu öğretmenlerden ve rutin atama bekleyen öğretmen adaylarından bekledik.
İçlerinde durumun hassasiyetinin farkında olan az bir kesim olsa da büyük çoğunluğu bize saldırarak kölelik sistemine evet dedi.
Eğitimin açığını kapatan ücretli öğretmenlerin bu şartlarda çalıştırılmasıyla; sadece maddi olarak değil manevi olarak sömürülmesine de göz yumuluyor.
Ücretli öğretmenler çalıştırıldıkları şartlardan dolayı öğretmenler odasında meslektaşları tarafından her fırsatta küçük düşürülüyorlar.
Ücretli öğretmenler bir statüye oturtulmadıkça maddi ve manevi sömürü devam edecektir . Nitekim 21 yıldır bu şekilde devam etmektedir. Aklıselim büyüklerimizin bu konuya hassasiyet göstererek eğitimdeki sömürüden vazgeçirecek ciddi atımlar attırması gerekmektedir.
Ücretli öğretmenlik fedakârlık isteyen bir iştir.
Bu şartlarda çalışan bir öğretmenin hayatını idame ettirebilmesi için ek işler yapmaya ihtiyacı vardır.
Herhangi bir iş yerinde sabaha kadar nöbet tutup oradan okula geçmek zorundadır. Okuldan sonra 3-4 saatlik uykuyla tekrar iş yerine gitmek zorundadır
Ya da çalıştığı okulun karşısında çalıştığı sitenin merdivenlerini temizlerken diğer gün okulda öğrencileri tarafından aşağılanmaya çalışılırken mesleğine olan aşkından olgunluk göstermek zorundadır !!
Ya da kuryelik yaptığı iş yerinde meslektaşlarının bulunduğu okula paket götürürken yaşamış olduğu psikolojik yıkıma karşı koyacak kadar güçlü olmalıdır!
Sorun onlar da mı yoksa?..
Bütün bunlara katlandıktan sonra velilerin meslektaşlarının yöneticilerinin ve bütün toplumun takdirini kazanmak için dirayetli bir duruş sergilemelidir!
Verilen örnekler bizzat bu olayları yaşamış ücretli öğretmenler tarafından bizlere aktarılmıştır.
Biz ücretli öğretmenler net bir şekilde söyleyecek olursak talebimiz şudur:
Bu mücadelede kalıcı istihdam ve özlük haklarımızın verilmesini isterken sadece içinde bulunduğumuz zamanın değil ,geçmiş dönemlerdeki haklarımızın da verilmesini talep ediyoruz.
Dünden bugüne!
2018’de emek ataması diye ücretli öğretmenlere 5 bin kontenjan ayrılmıştır. Bu atamadan büyük mağduriyetler doğmuştur. En çok emek verenler okullarda halen ücretli öğretmen olarak sürünmektedir. Verlien 5 bin kontenjan tam olarak doldurulmayıp doldurulan kontenjanlara da mağduriyet doğuran atamalar yapılmıştır.
Öğretmenlerin haklarını düzenleyen BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel haklar Sözleşmesinin 13. Maddesinde Öğretim personellerinin maddi koşullarının sürekli olarak iyileştirileceği
UNESCO ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün(İLO) öğretmenlerin hakları ve statüsüne ilişkin tavsiye kararlarında öğretmenlerin haklarını koruyan yasaların çıkarılması hükümleri bulunmaktadır.
Anayasanın 49. maddesi çalışanların hayat seviyesini yükseltmeyi, işsizliği önlemeye elverişli bir ortam yaratmayı ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almayı;
Anayasanın 55. maddesi; çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirler almayı devletin yükümlülüğü olarak tanımlamıştır.
Anayasa, uluslararası sözleşmeler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 23. maddesinde yer alan cümle şudur:
‘’Herkesin hiçbir ayrım gözetmeksizin, eşit çalışma karşılığı eşit ücrete hakkı vardır ve çalışma herkesin kendisine ve ailesine insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayan, gerekirse her türlü sosyal güvenlik araçlarıyla da desteklenen bir ücrete hakkı vardır.’’
Bu kadar uluslararası antlaşmalarda imzası olan devletimizin kendi eğitimcilerine reva gördüğü bu haksızlıklar silsilesine yine çözüm önerileri (!) bu işin en yetkili makamlarınca verilen cevaplar da şu şekildedir:
Çözüm Noktasında Verilen Cevaplar
“Ben bu makamda oturduğum sürece size hiçbir şey vermem”
“Sen dilenci misin?” Gidip limon satın ya da inşaatta çalışın
“10 yıl ücretli öğretmenlik yapmış yani bedavaya çalışmış evi başına yıkılmış çadırdaki depremzede ücretli öğretmene sen beleş bir kadro talebinde mi bulunuyorsun? diyerek bir kez daha enkaz altında bırakılarak çaresizliğe itilmiştir.
Ömrünü okullara veren ücretli öğretmene “ yapmasaydın” denilerek vatanına, milletine, bayrağına hizmet eden fedakâr ücretli öğretmen bir kez daha emeğinin altında ezilmiştir.
Ücretli öğretmenlik diye bir şey yoktur!
Muhalefeti harekete geçir
Bize rapor gönder
Girişimci olun devlet girişimcilere şu kadar destek veriyor vs.( Biz bunca yıl neden okuduk o halde? )
Bunlar çözüm noktasında muhatabımız olan yetkililerden aldığımız cevaplar! soruna çözüm üretmesi gerekenler, bu cevaplarla bizi geçiştirerek bu kölelik sisteminin içerisinde bizi sömürmeye devam etmişlerdir.
Peki bu işin çözümü nedir?
Çözüm 1: Eğitimde kölelik sistemine bir önce son verilerek sistem içerisinde sömürülen öğretmenlerin geçmişe yönelik tüm hakları teslim edilmelidir!
Çözüm 2: Ücretli Öğretmenlerin okulda geçen yılları KPSS puanına eklenmelidir. Yıllara göre verilecek puanlar mağduriyetleri de ortadan kaldıracaktır. Çok çalışana yüksek puanlar eklenecekken az çalışana az puan eklenecektir.
Puanların dönemlik verilmesi daha doğrudur. Yani her dönem için belli bir puan. Bu puanlamalar ücretli öğretmenlerden kısıtlanan maddi ve manevi kaybı giderecek seviyede olmalıdır!
Çözüm 3: Geleceksiz bir iş olamaz! Madem bu sistem kaldırılamıyor. Sistemin önü açılmalıdır. Belli bir süre yapanlar direk kadroya geçmelidir. Belirlenen sürelerin altında çalışanlara bir sözleşme imzalanmalı eksik günler tamamlandıktan sonra onlarda kadroya alınmalıdır. 20 yıl çalışanın bile bir yere varamadığı göz önünde bulundurulunca bu da bir çözüm yolu olabilir.
Ücretli Öğretmenlik sistemi adı altında geçmişini kararttığınız öğretmenlerimizin bir de geleceklerini karartmayın. Gelecek umut demektir, bari umutlarını ellerinden almayalım…
Bu ve benzeri satırları daha önce de onlarca kez sizlerle paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz. Ta ki öğretmenlerimiz ve bu kutsal meslek hak ettiği önemi görünceye kadar.
Sınıfa giren herkes öğretmendir ve morali, motivasyonu, donanımı, vicdanı, cüzdanı, temsil güçleri onurlarına yakışır şekilde olmalıdır…