Eskiden olsa kıyametler kopardı.
OKS, SBS, TEOG, ÖSS anneleri vardı.
Öğrenciler-den daha fazla heyecanı onlar yaşardı.
Yapılan değişikliklere isyan eder, belirsizlikler oldu mu ortalığı ayağa kaldırırlardı.
Çocuklarını okul, özel öğretmen, dershane üçgeninde yarış atı gibi koşturur, hiç kimseden geri kalmak istemezlerdi.
Sınavlar neredeyse aynı sınavlar, belirsizlikler eskisinden daha çok ama nedense velilerden çıt yok.
Neden? Çok yorgunlar ve adeta heyecanlarını kaybetmişler.
Umursamazlık diz boyu. Sanki hiçbir şey umurlarında değil.
Onları hiç böyle kayıtsız görmemiştik.
Geçici mi, kalıcı mı haftaya belli olur.
Sınav anneleri?
Velilerin, sınav öncesi ve sonrasındaki tavırları, eğer şu andakinden farklı değilse, eyvah eyvah demektir. Çünkü sınav dönemlerindeki heyecanın fazlası ne kadar zararlıysa, hiç olmaması da bir o kadar tedirgin edici!..
Nedenleri üzerinde onlarca gerekçe anlatılabilir ama en önemlisi, eğitime olan inançlarının azalması ki bu konu üzerinde mutlaka kafa yormak gerekir.
Fazla değil, daha beş on yıl öncesine kadar bir çocuğun geleceği için eğitim olmazsa olmazların en başında geliyordu.
Aileler yemez, içmez, gezmez, çocuklarının geleceği için her türlü fedakârlığa katlanırlar ve iyi okullara girsin, iyi meslekler edinsinler diye çırpınırlardı...
Ne zaman ki üniversite mezunları, işsizlik sıralamasının en tepesinde yer almaya başladı, işte ondan sonra, eğitime, diplomaya olan ilgi giderek erozyona uğramaya başladı.
Eğitimle ilgili motivasyonun dibe vurmasının diğer iki önemli nedeni ise sık sık değişen sistemler ve sınıf geçmenin adeta imkânsız hale gelmesi. 8-9 dersi zayıf olanlar bile sınıf geçip, hemen herkese teşekkür ve takdir belgeleri verilince, başarılı, başarısız öğrenci ayrımı ortadan kalktı. Paralı okulların artmasıyla da okulların en iyileri değil, en zenginleri, en iyi üniversitelere girip, en iyi fakülteleri bitirip, en iyi torpili de bularak, hayata en iyi şekilde başlangıç yaptılar.
Üniversite-lerin sosyoloji bölümleri ya da eğitim fakülteleri keşke bu konuyu enine boyuna araştırsa da sınav annelerinin yaşadığı sosyolojik değişimi bilimsel verileriyle orta koysa! İşte o zaman belki konunun önemi çok daha iyi anlaşılır!..
Sınavlar kalkar mı?
Lise sisteminde önemli değişiklikler söz konusu, benzeri değişikliklerin ilk ve ortaokullarda da yapılacağı söyleniyor. Peki, bu yeni modeller eğitim sistemimizi sınav odaklı olmaktan kurtaracak mı? Hiç sanmıyoruz! Tam aksine, daha da artırırsa hiç şaşırtıcı olmaz!
Hatırlayacaksanız, son birkaç yıldır ikamete dayalı kayıt sistemi getirilerek, sınavlara olan ilginin dibe vuracağı açıklanmıştı. MEB, LGS’ye girişte 200 bin başvuru beklerken bir milyon öğrenci sınava girmişti...
Sınav odaklı eğitimden kurtulmanın yolu, umut tacirliğinden vazgeçip, doğru yönlendirmeden geçiyor.
Dünyanın hiçbir yerinde ilkokula başlayan her öğrencinin hedefi üniversite değil. Yine dünyanın hiçbir yerinde, okula başlayan her öğrenci, üniversite kapısı önüne yığılmaz! Ama biz, fırsat eşitliği adına, dünden bugüne bu tartışmalı sistemden asla vazgeçmedik.
Sınav odaklı eğitimden kurtulmak ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek sunmak için yapmamız gereken çok basit birkaç hamle var. Eğer buna inanır ve başarabilirsek, gerisi kendiliğinden gelecektir.
Sınavlar için harcadığımız para ve emeği, okullar arasındaki donanım için harcasak, en yakındaki okul, en uzaktakinden daha iyi hale gelecek, ilgi ve yetenekler doğrultusunda yapılacak doğru bir yönlendirme ve adil bir ölçme değerlendirme sistemiyle de hiç kimse boş hayaller peşinde koşmak zorunda kalmayacaktır...