adscode
adscode

Türkiye’de İç Mimarlık Eğitimi Nereye Gidiyor?

Sorunlar ve Öneriler

Türkiye’de İç Mimarlık Eğitimi Nereye Gidiyor?
Konuk Yazar
Güncelleme : 06-Feb-20 15:49

 

Son yıllarda ülkemizde sık aralıklarla açılan üniversitelerde eğitim ve öğretimde sorunların olduğu ve bu arada uzmanlık alanım olan içmimarlık bölümlerinin de büyük sorunları olduğunu gözlemlemekteyiz. 50 yılı geçkin süredir mesleki çalışmalar yapan deneyimli bir akademisyen ve içmimar-tasarımcı olarak amacım; içmimarlık konusundaki eğitimin günümüzdeki durumunu kurumlar, programlar, eğitim ilkeleri bazındaki değerlendirmelerimle; doğru ve yanlışları irdeleyerek, belirlediğim konular çerçevesinde ve aynı zamanda kaygılandığım konular çerçevesinde dile getirmektir. Bu bölümlerin genellikle eğitim kadrosu ve içeriği ile mezunlarının genel mesleki bilgi düzeyleri üzerine gözlemlerimi mesleki ve akademik bilincimle açıklamayı önemli bir görev sayıyorum. Çünkü, söz konusu bölümlerin; eğitim kapsamı, kadroları, programları ve tüm gereklilikleri konusunda da araştırma, hazırlık ve uygulamaların yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu kurumlardaki, içmimarlık kapsamında ele aldığım olumsuz durumların sebeplerini başta yöneticilere, eğiticilere, öğrencilere ve ailelere; böylece tüm ilgililere doğru ve yanlışlarıyla, maddeler halinde ele alarak açıklamak isterim.

1-) Öncelikle, üniversitelerin en önemli kuruluş kriteri olan öğretim kadrolarının oluşturulması sırasında büyük yanlışlıklar, tutarsızlıklar olduğu gerçektir. Kadro oluşturulurken; eğitimde uzmanlık alanları ve liyakatlarının nasıl ve neye göre, hangi kıstaslar dikkate alınarak belirlendiği anlaşılamayan kişilerle yola çıkılmaktadır. Örneğin içmimarlık bölümlerinde çoğunlukla akademisyen mimarlar başta olmak üzere, serbest çalışan mimarlar ve içmimarlar ile “derleme kadrolaşmaların” oluşturulduğu görülmektedir. “Mimarlık ve İçmimarlık” birbirine yakın, birbirini tamamlayan ve destekleyen alanlar olmasına rağmen, buluştukları noktada sınır ve etik değerler korunarak ayrı kalmalıdır. Çünkü her iki alan dörder yıllık ayrı eğitim süreçleri gerektirmektedir ve özellikle birçok yan alanı içeren içmimarlık eğitiminin kapsamı son derece detaylı ve geniştir. Mimarlık da kendi kapsamı içinde önemli bir eğitim süreci gerektirir.

Bu gibi özellikler dikkate alınmadan; kişisel ve yetersiz görüşlerle, kadro oluşturmak için derleme öğretim elemanı görevlendirmeleriyle, ekonomik düşünce ve parasal kaygılarla, çoğunlukla ek kazanç talepleriyle yanlış ve haksız değerlendirmelerle eğitime başlandığı ve sürdürüldüğü saptanmaktadır.

 

Bunların nedeninin;

  •   İçmimarlık alanında yetişmiş öğretim elemanı sayısının azlığı,
  • Salt mimarlık eğitimi almış olmalarına rağmen mimarların kendilerini içmimarlık için yetkin bulmaları,
  • Üniversite kurucu ve yöneticilerinin bu konuda yeterli bilinçte davranmaması,
  •   Mimarlık alanında yetişmiş akademisyenlerin ve bu alanda serbest çalışan meslek elemanlarının birçok üniversitenin kuruluşunda yer almaları olduğu gözlenmektedir.

 

 

2-) Bazı eğitim kurumlarında sadece lisans eğitimi bilgileri ile yetinerek, içmimarlık bölümlerinin tasarım eğitiminde görevlendirilmeler yapıldığının örnekleri de çokça bulunmaktadır. Bazı eğitim kurumlarındaki yetkililer, öğretim üyeliği talebi olan kişilerin lisans eğitimi bilgilerini yeterli bularak; bu kişilerin yalnızca piyasa deneyimi ya da yurt dışı araştırmalarını geçerli sayarak, eğitim-öğretim kadrolarına kabul etmektedir. Ancak bu deneyimler kişisel yarar sağlasa da, öğretim üyeliği deneyimi ve nosyonu elde etmek için geçerli ve yeterli değildir.

 

3-) Bir diğer sorun ise öğrencilerin salt içmimarlık isminin çekiciliğine dayanarak tercih yapmasıdır. Çünkü; içmimarlık kazanç bağlamında, geniş uygulama alanıyla öne çıkan geçerli bir meslek olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bu öğrenciler, içmimarlığa; içmimarlık mesleğinin kapsamını bilmeden, hatta eğitiminin kolay olduğu gibi yanlış düşünce ve yorumlarla başvurmaktadırlar. Yetenek ölçülerini dikkate almadan, başarılı olabilecekleri konusunu da düşünmeden bilinçsizce seçim yapmış olurlar. Bilinen odur ki, benzer sorunlar, tasarım odaklı bütün sanat dallarında da görülmektedir. Bu durum, eğitimi olumsuz etkileyen önemli bir konudur.

4-) Bu arada, öğrenci kontenjan sayısı da bir diğer önemli sorun olarak öne çıkmaktadır. Çünkü pek çok eğitim kurumunun, büyük ölçüde ticari kazanç sağlama amaç ve kaygısı taşıdığı anlaşılmaktadır. Yeterli sayıda ve donanımlı eğitim elemanı olmayan söz konusu üniversitelerde bu duruma bir de kontenjan fazlalığı eklendiği zaman, doğru ve başarılı bir eğitim verilemeyeceği bir gerçektir. Dolayısıyla bu öğrencilerin, bu üniversitelerden nasıl mezun oldukları ve meslek hayatına nasıl girecekleri sorgulanmaya açıktır. Buna göre, öğrenci kontenjanlarının azaltılması, kadroların da doğru öğretim elemanlarıyla güçlendirilmesi şarttır.

5-)Açılan her yeni eğitim kurumundaki içmimarlık bölümlerinde bir diğer sorun; programların, ders kapsam ve içeriklerinin çok farklı planlanıp uygulanmasıdır. Dolayısıyla, mezun öğrencilerin bilgi birikimi de farklılık göstermektedir. Buna göre, kadrosu oturmuş eğitim kurumlarında iyi ve doğru eğitim alan öğrenciler ile aynı zamanda istemeden ve eğitime keyfi olarak katıldığı gözlemlenen, -duyumlara göre toleransla mezun olan- neticesinde yetersiz eğitim alan pek çok öğrencinin, çalışma yaşamında da başarısız uygulamalarla olumsuz izlenimlere sebep olduğu bir gerçektir. Bu durumda iş yaşamında, tam donanımlı bir eğitim alamamış içmimarların yaptığı yanlışlar, işverenlerce de olumsuz görüşlerle karşılanırken, işten çıkarılmaya, dolayısıyla çok yönlü ekonomik zararlara sebep olmaktadır.

 

Yukarıda açıklanan yanlış uygulamalar içmimarlık mesleğinin;

  • İnsanın gereksinimlerinin, doğru ve çok yönlü yaşam bilinci 
  • kazanmasının sağlanması gibi amaçlarının kaybolmasına,
  •  Boyut, ölçü, form gibi temel ilkelerinin doğru kullanılamamasına,
  • Sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik değerler, ergonomi, yaratıcılık gibi önemli konuların kullanılması gerekliliğinin gözardı edildiğine,
  • Değer ve anlamının sorgulanmasına,
  •  Niteliksiz uygulamalarla zarar gördüğüne; yerli-yersiz, olumsuz yorum ve eleştirilerin odağı olduğuna ve olacağına işaret ederken,

  düşündürücü olan bu durumun,

  • Hem ekonomik-parasal, hem sosyal-kültürel, hem de psikolojik bilgi ve değerlerinin önemsenmemiş olmasına
  • Aynı zamanda bir nevi “meslek enflasyonu” oluşmasına, hatta “yozlaşmaya” kadar giden bir sürece girilmesine sebep olmaktadır.

 

İçmimarlık mesleği ve eğitimini ele aldığımız, çoğunlukla çalışma yaşamında eksik bilgilerle mezun olanların sayısının giderek artmasının beraberinde getirdiği sorunlar, öğrencilerini doğru kriterler ve evrensel değerlerle yetiştirmeye çalışan kurumlardaki eğitim düzeylerini de olumsuz yöne çekmektedir. 

Çok önemli bir diğer konu da, devlet üniversitelerine ayrılan bütçelerin yetersizliği sebebiyle bu okullarda donanımlı akademisyenler çalışıyor olmasına rağmen ihtiyaç duyulan çağdaş standartlardaki yapı, mekan, donanım ve ekipmanla yeterince buluşulamamakta; bu açıdan çağdaş yapılanmaları yeterli olan vakıf ve özel üniversiteler ise bahsedilen eğitimin uygulanmasındaki eksiklik ve yanlışlıklar nedeniyle randıman alamamaktadır. Bu sebeple, devlet üniversitelerinin içmimarlık bölümlerinde görev alan pek çok akademisyen bugün vakıf ve özel üniversitelerde ek görev alarak, o bölümü de desteklemekte;  buna rağmen eğitim kalitesinde yeterlilik sağlanamamaktadır. Sonuç olarak her iki kurumda da eğitimin kalitesi istenen seviyeye gelemediği gibi, doğru işleyen kurumlar da aşağı çekilmekte, mevcut akademisyenlerin verimliliği azalmaktadır.

Bütün bunların temelinde; ülkenin bütününde gençlere yükseköğrenim sağlamak, öğrencilerin istedikleri kurum ve bölümlerde eğitim alabilme beklentilerine fırsat vermek amacı taşınmasına rağmen, işleyişteki yanlış uygulamalar (belirtilen kadro, kontenjan, donatım sorunları) nedeniyle görülmektedir ki; kurucuların maddi kazanç kaygısı, eğitimcilerin ise maddi ve statü değeri kazanma beklentisi, iyi niyetle eğitime katkı sağlama düşüncelerinin önüne çıkmaktadır. Sonuçta, bu bölümlerde uygulanan eğitimlerde, amaç ve ilkelerdeki yanlış kararlar, öğrencilerin beklentisini sağlayamadığı gibi, zaman ve maddi kayıplarına da sebep olmaktadır. Ancak bu duruma rağmen, üniversite kurucularının maddi kazançlarında bir sorun yaratmayacağının da düşünülme olasılığı vardır. Bütün bu konuları,  yetkili kurum ve yöneticilerin dikkatle ele almasında yarar görülmektedir.

Düşünülmesi gereken konular olarak, her yeni açılan üniversitenin doğru eğitim sağlayabilmesi için özet olarak;

  •  Alanında uzman kadrolar ve sayısal yeterlilik,
  •   Gerekli donanım,
  •  4 yıllık eğitim sürecinde ders ve konuların yıllara dağılımında doğru işleyiş ve eğitim planlaması,
  •  Gerekli istihdam araştırması (ülkenin mesleklere olan sayısal gereksinim istatistikleri),
  •    Öğrenci kabulünde sanatsal yeterlilik ve yetenek ölçümü,
  •    Öğrenci kontenjanının doğru planlanması,
  •  Gerçekçi bakışla, sistem ve metot düşünülerek, kapsam ve içeriği yeterli ve planlı eğitim programları sağlanırken,

 

Açılan her yeni eğitim kurumunda, (yukarıda bahsedilen) sorunlar ve gerekliliklerden yola çıkarak kuruluşunun iyi araştırılarak gerçekleştirilmesi  şart olduğu gibi, var olan üniversite ve bölümlerin eğitiminin amaç ve içeriğinin düzenli olarak denetimden geçirilmesi önerilir.  

Not: Ne yazık ki tüm bu gerekliliklere rağmen, yeni kurum ve bölüm açılışlarının hızla devam ettiği; doğru ve gerçekçi eğitim vermeye çalışan kurumların işinin gittikçe zorlaştığı gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak, yüksek eğitimdeki öncelikli konumuz olan, insana insanca yaşam  kültürü ve bilinci kazandıran içmimarlık bölümlerinin, tam donanımlı üniversitelerle varlığını sürdürmesi büyük önem taşımaktadır. Bu üniversitelerin, ülkemiz adına ve evrensel boyutta yetkin meslek elemanları yetiştireceğine inancım, mesleğe ve eğitime olan sevgim nedeniyle; aynı zamanda uzun yıllara dayanan eğitimdeki deneyimlerim ile konuyu bir akademisyen duyarlılığı içinde ele alıp açıklamış olduğumun kabulü dileğimdir.

 

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İçmimarlık Bölümü, (Emekli, Sözleşmeli) Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Nurten UNANSAL


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)