adscode

YKS İstatistiklerini Nasıl Yorumlamak Gerekir?

ÖSYM’nin 2019 YKS istatistiklerini açıklaması ile birlikte birçok yorumcu doğal olarak bu istatistikleri yorumlamaya başladı. Genel itibarıyla ortaya çıkan tablo diğer sınavlarda olduğu gibi vahim sonuçların tekerrür etmesi oldu.

vedatdemirr@hotmail.com




Şüphesiz bu vahim tablonun ortaya çıkmasında etkili olan sebepler pek çok yorumcu tarafından değerlendirme konusu yapılacaktır. Ancak bu sayısal verileri nasıl anlamak gerektiğiyle ilgili birkaç yorum yapmayı gençlerimiz ve ülkemiz adına sorumluluğum olarak  addediyorum.

Öncelikle aday sayılarının verildiği tabloyu ele alacak olursak TYT oturumunda sınava kaydını yaptığı halde 124,521 kişi, AYT oturumunda ise 143,749 kişinin sınava girmediği dikkat çekmektedir. Elbette ki burada hasta olan veya türlü sebeplerle sınava geç kalan ve giremeyenler vardır. Ancak yine de sayının bu kadar çok fazla olmasının bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Bu kadar çok sayıda kişinin sınava kayıt yaptırdığı halde sınava girmemesi, bu kişilerin sınavdan ve kendilerinden beklentilerinin ne denli düşük olduğunun en açık göstergesidir. Esasında sınava girmeyenlere ulaşılabilecek bir çalışma bu konuda daha sağlıklı ve yol gösterici olabilirdi. ÖSYM sisteminde bu adayların bir sonraki sınav başvurusunda adaylara sorularak da bu veriler elde edilebilir.

2019–YKS ADAY SAYILARI

 

İkinci olarak baraj puanlarına göre yüzdelikler tablosu incelendiğinde kadın adayların hemen hemen bütün sınav türlerinde erkek adaylara oranla daha başarılı oldukları dikkat çekmektedir. İkinci olarak sayısal ve eşit ağırlık alanlarındaki yüzdeliğin tyt, dil ve sözel alandaki başarı oranlarına göre oldukça düşük kaldığı gözlemlenmektedir. Bu veriyi de şöyle yorumlayabiliriz ki kadınların yaşamdan ve çalışma hayatına katılım ile ilgili beklentilerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğu ve bireysel gelişime daha pozitif baktıklarını söyleyebiliriz. Çocukların eğitiminde, kitap okuma konusunda, eğitim ve kişisel gelişim konularında olsun kadınların erkeklere oranla daha aktif olduğu da bilinen bir gerçek…

Matematik ve fen derslerindeki düşük başarı oranı ülkemizin kronik eğitim sorunlarından biri… Bunun ülkemizin teknoloji ve bilimle ilgili politika ve ilerlemesi arzusu ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda motive edici bilim kurgu türünde bir film veya dizi yapıldı mı bugüne kadar soruyorum. Ya da dünyada ülkemizi karakterize eden bir üretimimiz var mı ki çocuklar bilim ve fen bilimlerine ilgi gösterip çalışsın? Bu dersler çocuklarımız için anlamsız köprüyü geçiren araçlar olarak algılanıyor.

 

 

2019-YKS BARAJ PUANLARINA GÖRE YÜZDELİKLER

Son olarak derslere göre net ortalamalarını içeren tabloya baktığımızda esas vahim tablo ile karşılaşmaktayız ki esas tartışmaların konusunu da bu tablo oluşturuyor. Yıllardır eğitim sisteminde pek çok reform yapılmasına rağmen yine de ulusal ve uluslararası sınavlarda önceki yıllara benzer tablo ile karşılaşıyoruz. Bu durumda akıllara gelen ilk soru bunca şeye rağmen gözle görülür bariz hiçbir ilerleme yok mu? Bu noktada şunu hatırlatmak isterim ki tartışmaların ana eksenini her zaman eğitim sistemi, müfredat, öğretmen, yöneticiler, okul gibi konular oluşturuyor ki bunlar sorunu çözmek için yetersiz bir halka…  Bunlarla birlikte öğrencilerin ve ailelerin de kendilerini sürecin içine aktif olarak dâhil etmesi gerekir ki tek taraflı olarak yukarıdaki ifade ettiğimiz halkaya odaklı bir çözüm arayışı elbette ki yeterli sonucu getirmeyecektir.  Değişeme ve ilerlemeye sadece devlet ve eğitim camiası değil öğrenci, aile ve toplum da bir o kadar arzu içinde olmalı ve sürece aktif katılım sağlamalıdır.

Bu konulara duyulan ilgi ve katılım maalesef; sosyal medyada son bir haftadır ülke gündemine oturan yaşlandırma fotolarının paylaşımı kadar bile olamıyor. Bu akım kadar ülkemizde herhangi bir soruna eğilip katılım göstersek çözemeyeceğimiz bir konu kalmayacak. Her zaman söylerim yaygın eğitim en az örgün eğitim kadar etkilidir. Hatta daha fazla bir etkiye sahiptir desem abartı olmaz. Dolayısı ile ülke gündemini oluşturan haber programlarından tutunda sosyal medya ve ülkenin kültür kapasitesini yansıtan, besleyen dizi ve sinema filmlerinin; ulaşmayı arzu ettiğimiz kitap okuma oranlarından bile daha etkili olduğunu ortalama 6 saatlik TV izlenme süresi ile 3 saatlik sosyal medyada zaman geçirme sonucunu yansıtan araştırmalar destekliyor. Tüm tarafların katılımı yaygın ve örgün eğitim kanalları ile toplumun bu konuda yapacağı seferberlik ile anlatmak istediğim değişim arzunun meşalesi ülkenin dört bir tarafına yayılacaktır.

2019-YKS TESTLERİNİN ORTALAMA VE STANDART SAPMALARI

Tabloya tekrardan dönecek olursak soru sayıları ve ortalama netler de açıkça gösteriyor ki öğrencilerimizin sınava ve geleceğe dair inancı, motivasyonu çok düşük. Alternatif yollar düşünemediklerinden üniversite kapısına dayanıyorlar. Kimi sosyal ve ekonomik baskılar ile kimi aile baskısı ile kimi en azından bir lisans diplomasını elinde tutmak için kimi de sürü psikolojisi ile yüksek öğretimin kapısına dayanıyor. Bitirdiğinde yüksek olasılıkla işsiz kalacağını bile bile… Dolayısıyla yapılması gereken gençlerimize daha gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler peşinde mücadele etmelerini sağlamak olası alternatifleri göstermek olmalıdır. Bu da dediğim gibi tek başına devletin, örgün eğitim kurumlarının görevi değil toplum olarak, medya olarak, ebeveyn olarak, sanatçı olarak, iş dünyası olarak, sporcu olarak toplumun her kesimi ile gençlerimize önce kendilerinin geleceği sonra da ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için gereken desteği ve rehberliği yapmak. Bu hepimizin sorumluluğundadır. Bu sonuçlar sadece gençlerimizin ve eğitim sistemimizin karnesi değil aksine toplumun her bir ferdine kadar hepimizin eksiğini gösteren bir karnedir.

Sonuç olarak tabloda dikkat çeken önemli bir konu da dil sınavına girenlerin ortalamalarının diğer tüm derslere göre çok daha yüksek olduğudur. Bu da gösteriyor ki öğrenci ilgi duyduğu ve hayatında işlevsel olduğuna inandığı derslerde daha başarılı. Yani yukarıda açıkladığımız çözümü adeta destekler nitelikte…

Öteki dersler için düşünüldüğünde öğrenci, bu derslerin kendi kişisel gelişim serüveninde severek benimsediği ve ilgi ile öğrendiğini çıkan sonuçlara göre söyleyemiyoruz. Sınava giren gençler bu dersleri sadece köprüyü geçmek için araç olarak görüyor. Bu bakımdan ilgi ile çalışmıyor. Onun için gençlerimize bu dersleri, amaca ulaştıran araç olarak değil amaç olduğunu yukarıda izah ettiğim şekilde sezdirmemiz gerekiyor.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    1 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (1)