adscode

Beyin- Öğrenme ilişkileri dikkate alınmalı!

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Antalya'da düzenlediği ‘Beyin ve Eğitim’i Sempozyumu sona erdi. Sempozyum Sonuç Bildirgesinde akademisyen ve eğitimciler öğrenmenin beyin temelli bir süreç olduğuna…

Beyin- Öğrenme ilişkileri dikkate alınmalı!
Özel Eğitim

Sonuç Bildirgesi;

 

- Öğrenmeyi en üst düzeyde gerçekleştirmek için eğitim politikası ve programları, beyni anlama üzerine kurulmalıdır. Bilişsel duyguşşal süreçlerin temelinde biyolojik yapı ve özünde beyin vardır.

Öğretimin bu anlayış içersinde yapılındırılması gerkemetedir. Öğretmenlerin zihnin beyindeki temelleri açısından geliştirilmeliri ve verecekleri eğitim- öğretimi bu temele oturtmaları sağlanmalıdır.

 

- Kesin sınrlar ve kalıplar içerisinde alınmış programlar yerine , öğrencinin gelişim yetenek ve yönelmelerine cevap verecek ve esnekliği olan program çerçeveleri belirlenmelidir.

Öğrencinin öğrenme sürecinde beynin fizyolojisi hakkında bilgi sahibi olması daha etkin ve verimli çalışmasına olanak sağlayacaktır. Bu husus program geliştirme sırasında kesinlikle dikkate alınmalıdır.

 

- Öğretmen mesleki gelişim programlarında beyin gelişimi ve beyin- öğretim ilişkilerine yönelik yetkinlikler artırılmalıdır. Ve nörologlardan eğitim alanında destek alınmalıdır.

 

- Ergenlik dönemi; fiziksel bilişsel, sosyolojik, duygusal ve bağlamsal değişimlerin gerçekleştiği bir gelişim sürecidir. Aynı zamanda bazı temel nörolajik gelişmelirin de meydana geldiği ve beyin bölgeleri arasında yeni bağlantıların kurulduğu bir dönemdir.

Bu dönemdeki hatalı yaklaşımların öğrenciyi ömür boyu etkileyeceği unutulmamalıdır.

 

- Her yaş döneminde öğrenciye doğru geri bildirim vermenin öğrenci başarınsında duygusal ve bilişsel önemi olduğu bilimsel olarak saptınmış ve öğrenci motivasyonunu artırdığı vurgulanmıştır. Bu nedenle öğretmenin öğrencilerle empati kurması ve doğru geri bildirim vermesi için gerekli yetkinlikler, öğretmen yetiştirme programlarına ivedilikle dahil edilmelidir.

 

- Beyindeki gelişmelere paralel olarak dil öğreniminin üç- on bir yaşları arasında daha etkin olduğu dikkate alınmalı ve yabancı dil öğretim programları buna göre hazırlanmalıdır.

 

- Öğrencinin karşılaştığı kaygıyı, sosyal ve fiziksel baskıyı kolayca atlata bilmeleri için öğrenme ortamı ve öğrenme deneyimleri dikkate alınarak  öğrenci konfor alanı genişletilmelidir.

Okullardaki ödev öğrencinin beyin gelişimi ve yeterlilik yapısına uygun olmalıdır.

 

- Okul rehberlik servisleri daha aktif ve etkin olmalı, okul yönetimleri rehberlik servislerinin işleyişini desteklemelidir. Rehberlik servizleri de yeteneklerin ortaya çıkartılmasında ve problemlerin çözümünde beyin gelişimine paralel yaklaşımlar göstermelidir.

- Beyin kapasitesini en üst seviyeye taşımak ve okullarda eğitim öğretim kalitesini artırmak için egzersiz ve deneyim bakımından zengin bir çevre oluşturmalıdır. Fiziksel ve zihinsel uyaranlara yanıt verme kapasitesi geliştirilmeli, ‘Uyaran Zenginliği’ sağlanmalıdır.

                       

SONUÇ OLARAK;

 

Çocuklarımızda var olan potansiyeli performasa çevirmek için okul, yönetici ve öğretmenler, ders programını hazırlayan yetkilliler, çocuklarımızın gelişiminde söz sahibi tük kişi ve kurumlar, beyin ile öğrenme arasındaki etkileşimler konusunda bilgi sahibi olmalıdır.

 

Sempozyumda ortaya konan bilimsel gelişmeler ışığında; sorumluluklarımızı bilmek ve konuda yetkinliklerimizi yeterliliğe dönüştürmek, başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Öğretmen Yetiştiren Yüksek Öğretim Kurumlarımız olmak üzere hepimizin görevidir.     

 

    

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)