adscode
adscode

Yazın kuraklık, kışın sel=Biz!

​Yaz aylarında bir damla suya muhtaçtık.

Yazın kuraklık, kışın sel=Biz!
Milliyet Diyalog

Hemen her gün, gazete, televizyon ve internet sitelerinde, hava durumu raporu gibi barajların doluluk oranları veriliyordu...
Sanki o günler hiç yaşanmamış gibi şimdi de her yeri sel götürüyor.
Peki, bu kadar yağmur, bu kadar kuraklık, başka ülkelerde olmuyor mu?
Onlar da bizim gibi yazın susuzluk, kışın sel felaketleriyle yüz yüze geliyorlar mı?
Bu topraklarda yaşam yeni başlamadı ki... Binlerce hatta on binlerce yıldır bu coğrafyada yaşayanlar da bizim gibi eziyetin, rezaletin her türlüsünü yaşamaya mecbur mu bırakılıyorlardı?..

Su akar, biz bakarız!
Suyu, seli, yağışı bu kadar bol olup da kuraklık yaşayan başka ülke var mı bilmiyorum ama herhalde bizim gibisi yoktur.
Günlerdir yağmur yağıyor, daha da yağacakmış.
Barajlar da doldu dolacak. Yani biriktireceğimiz yer de yok.
Peki, onca yağış nereye gidecek?
Şehirlerde beton olmayan yer kalmadı ki toprak emsin.
Yeni barajlar yapılmıyor ki o su biriktirilsin.
Daha da vahimi üç bir yanı denizle çevrili İstanbul’da bile yağmur suyunu denize akıtamıyoruz.
Hemen her gün yüzlerce gökdelen dikiliyor ama altyapı aynı.
Daha yağmurun ilk yarım saatinde kanalizasyon rögarları dolup taşıyor. Yani yetmiyor. Şehrin ortasında öbek öbek gölcükler oluşuyor...
Yürü yürüyebilirsen, araba kullan, kullanabilirsen...

Yol mühendisimiz  yok mu?
Türkiye’de yol mühendisi var mı, çok merak ediyorum. Eğer varlarsa neredeler?
Ne olur biz buradayız, bütün kabahat belediyeler ve müteahhitlerde demesinler.
Sonuçta her projenin altında bir mühendisin imzası yok mu?
Bir mühendis olarak, bu çirkin, vasıfsız, altyapısız, üç günde çöken yolların altına nasıl imza atıyorlar?
Vicdanları hiç sızlamıyor mu? Etik değerlere hiç saygıları yok mu?
Çarpık kentleri gördükçe, mimarlardan ümidi kesmiştik ama mühendisler de giderse geriye ne kalır?
Her ne kadar depremlerde karizmayı çizdirseler de hâlâ dibe vurmamışlardı. Umarız, artık mesleklerine sahip çıkarlar, iki matematik sorusuyla mühendislik fakültelerine girilmesine karşı çıkarlar.
YÖK, tıp ve hukuk için taban puan getirdi. Diğer meslek sahipleri de mesleklerine sahip çıkıp mahalle baskısı yaratsınlar dedi.
Peki, mühendisler yüksek taban puan istemeyecek de kim isteyecek?
Bir milyonuncu sıradaki öğrenci ile ilk on bindeki öğrenci eşdeğer mi tutulacak? Önüne gelen diploma dağıtan yeni açılan donanımsız devlet ve şipşakçı vakıf üniversitelerine seyirci mi kalınacak?
Gerçek üniversitelerin, mühendislerin ve onların temsilcilerinin mesleklerine sahip çıkmalarının zamanı geldi de geçiyor!..

‘Mimarlığımdan  utanıyorum’
Tıp ve hukuk dışındaki diğer fakültelere de taban puan getirilsin demiştim. Çok fazla geri dönüş oldu. İşte bir tanesi:
“Yazınızı okudum. Toplumu büyük ölçüde şekillendiren, olmazsa olmaz 3 ana meslek vardır diye öğrettiler bize üniversitede:
Hukuk, tıp ve mimarlık.
Tıp ve hukuk tabii ki önemli ama bu kadar çarpık kentleşmeden yakınıp da sözüm ona “Yüzde 100 burslu/geleceğin mesleği mimarlık/merkeze yakın kampüs/fakültenin içinde kuaförümüz var!” tarzında apartman üniversitelerine de bir dur denmeli artık.
Bundan 7-8 sene öncesine kadar Yıldız, İTÜ, Mimar Sinan üniversiteleri dışında mimarlık fakültesi bulmak çok zordu.
Kendimden biliyorum, bu okullara girmek için ne kadar emek verdik.
Sadece idealist olarak mimarlık okumak isteyen okuyabiliyordu.
Şimdi özel mülkten bozma apartmanların 7., 8. katı mimarlık atölyesi oluyor.
Mezun olunca da imza atsam yeter mantığı alıp başını gidiyor.
Mimar olduğum için bu kadar doluyum bu taban puan meselesine.

Yazının devamı için tıklayınız !

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)