adscode

Araştırma Görevlileri:'Öğretim üyesi yetiştirme programı prangaya dönüştü'

Araştırma görevlileri toplantısı sonuç bildirgesi;

Araştırma Görevlileri:'Öğretim üyesi yetiştirme programı prangaya dönüştü'
Haberler

Bu bildirge, 29 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Kemerburgaz Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, 9 Eylül Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nden araştırma görevlilerinin katılımıyla düzenlenen "Araştırma Görevlileri Yök Yasa Tasarısını tartışıyor" başlıklı toplantının sonuç bildirgesidir.

"1. YÖK’ün “kanun taslağı” adını taktığı metin, üniversitelerin kuruluş şekilleri, özel üniversiteler ve yabancı üniversitelerin kurulması, özlük haklarının yönetmeliklerle düzenlenmesi, rektörlük atanma süreçleri gibi pek çok başlıkta açıkça Anayasa’nın 130. ve 131. Maddelerine aykırılık taşımaktadır. Bu anayasaya aykırılık metni sunan YÖK tarafından da teslim edilmektedir. Bu haliyle söz konusu metin “kanun taslağının üst hukuk normuna uygun olarak hazırlanması” ilkesine uymayan bir metin olarak bir kanun taslağı ya da önerisi olarak görülemez. Bu metnin bu şekilde tartıştırılması meşru değildir ve kabul edilemez.
2. YÖK’ün metni üniversitede, piyasa kavramlarının ilke olarak benimsendiği, mali özerklikle kendi yağında kavrulmak zorunda bırakılan üniversitelerin ticari alanlara kaymak zorunda kalacağı, ticari değeri olmayan çalışmaların ve hatta bölümlerin yaşam şansını adım adım yitireceği bir rejim öngörmektedir. Batıda İngiliz ve Amerikan üniversitelerini model aldığı anlaşılan bu yaklaşım eklektik biçimde YÖK’ün kuruluşundan beri taşıdığı merkeziyetçi yapısını da aynen korumaktadır. 
3. Metnin ruhunu oluşturan bu özelliklerinin araştırma görevlilerine yansıması “iş güvencesi” adına var olan en ufak bir kırıntının dahi ortadan kaldırılmasıdır. 50d-33a ayrımı ortadan kalkarken tüm araştırma görevlilerinin statüsü 50d mantığı ile “lisansüstü eğitim görmekle yükümlü” olarak tanımlanmakta, böylece doktora sonrasında binlerce araştırma görevlisinin kapı dışarı edilmesi gündeme getirilmektedir.
4. İş güvencesinin olmayışı araştırma görevlilerinin görev tanımını  -yasada ne yazarsa yazsın- fiilen ucu açık bir hale getirmekte, üniversite hiyerarşisi içinde araştırma görevlisini her türlü angarya ve baskıya karşı korunmasız bırakmaktadır.
5. Öğretim üyesi yetiştirme programı ve eski 35. Madde, gerek araştırma görevlisine imzalatılan yüklü senetlerle gerekse de ne olursa olsun zorunlu hizmetin kadronun olduğu üniversitede yapılmasının yasallaştırılmasıyla tam anlamıyla sosyal, ekonomik ve psikolojik bir prangaya dönüşmektedir.  
6. Vakıf üniversitelerinde neredeyse sıradan hale gelmiş olan yasadışı ve sigortasız araştırma görevlisi çalıştırma, en eski vakıf üniversitelerinden en yenilerine kadar, her şeyi denetleyen ve kontrol eden YÖK’ün denetiminden “nasıl oluyorsa” sürekli muaf kalmaktadır. Anonim şirket halinde kurulacak özel üniversitelerde bu sömürünün nasıl boyutlar alacağını bugünden bile kestirmek mümkündür. 
7. Yeni yasa ile işten atılacak araştırma görevlilerinin, özel, vakıf ve yabancı üniversitelerle, yeni kurulan devlet üniversitelerine eleman havuzu oluşturması, adeta bir “asistan piyasası” kurulması öngörülmektedir.

*****

8. Özel üniversitelerin kurulması anayasaya aykırı olduğu gibi bu üniversitelerin ticari bir anlayışla araştırma görevlisi ve öğretim üyesi sömürüsüne dayanması da kaçınılmazdır. Özel üniversiteler kurmaya çalışmadan önce vakıf üniversitelerindeki araştırma görevlilerinin “burslu öğrenci” statüsüyle idari ve akademik faaliyetler yürütmesinin önüne geçilerek kendilerinin zaten bulundukları statüye kavuşmalarının; ayrıca bilimsel özgürlüğe uygun olarak faaliyette bulunmaları için iş güvencelerinin sağlanması gerekmektedir. Devlet üniversitelerinde sağlanan asgari bilimsel özgürlüğü ve iş güvencesini araştırma görevlilerine sağlamayan vakıf üniversiteleri kamulaştırılmalıdır.
9. Bu metnin ruhu, maddeleri ve içeriği araştırma görevlilerini hiçe saymaktadır. Ancak araştırma görevlileri bir hiç değildir. Üniversite resmi görevlerinin yanı sıra gayr-i resmi görevlerle (kağıt okuma, not girme, derse girme, öğretim üyelerinin özel işlerini yapma, kütüphane rafı dizme, temizlik yapma ve çoğaltılabilecek sayısız angarya) üniversitenin en büyük yükü araştırma görevlilerinin üzerine yıkılmaktadır.
10. Geçmişten bu yana araştırma görevlileri olarak mücadele içinde ortaya koyduğumuz taleplerimizin arkasındayız. Bir kez daha iş güvencesi olmadan akademik özgürlük olmaz diyoruz. Üniversitenin tüm yükünü omuzlayan araştırma görevlileri olarak bizi hiçe sayan YÖK’ün “yeni yasa taslağı” adı altındaki girişimini meşru görmüyor ve reddediyoruz. 
11. YÖK’ün metninin (ya da ruhu aynı kalmak üzere çeşitli yönlerden tadil edilmiş başka bir taslağın) yasalaşmak üzere Meclis’e sunulması halinde omuzlarımıza aldığımız büyük yükü taşımaya devam etmeyi düşünmüyoruz. Bu temelde idari kadrolarından öğrencilerine kadar üniversitenin tüm bileşenlerine, kendilerini asiste ettiğimiz öğretim üyelerine, onları temsil eden bütün tüzel kişilere, eğitim alanında faaliyet gösteren bütün sendikalara ve bu özelleştirme furyasından etkilenecek olan halk kesimlerine tepkimizi beraber ve etkili bir şekilde göstermeye; en başta da bu kıyım yasasına karşı genel bir iş bırakmak için hazırlanmaya çağırıyoruz.  "

http://egitimajansi.com/



Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)