“Peki YÖK ne güne duruyor?” diye de sakın soracak olmayın, çünkü o artık, üniversitelerin değil iktidarın bir parçası olmuş durumda. Oysa, bu sorunları direk Başbakan Erdoğan‘a götürse, pek çoğu, en kısa zamanda çözülür. Ama nerde...
Tıp fakültelerinde büyük sıkıntılar yaşandığını günlerdir yazıyoruz.
Ama YÖK ve Sağlık Bakanlığı kol kola vermiş, burunlarının doğrultusunda gidiyorlar.
Eğer yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorlarsa, bu konuda önce üniversiteleri, sonra da kamuoyunu ikna etmek zorundalar. Yoksa, attıkları adımlar uzun ömürlü olmaz.
Ve sakın ola, “getirdiğimiz sistemden tembeller ve çıkarına çomak sokulan hocalar rahatsız olduğu için bu konuda sadece onlar feveran ediyor” diye değerlendirmede bulunmasınlar. Çünkü doğru değil.
İşte size bu konuda çok çarpıcı bir örneklerden bir tanesi.
Bu bilim insanlarının, yaptıkları işe ve hastalarına saygıları ile ülke sevgilerinin de bu kararı dayatmaya çalışanlardan zerre kadar eksik olduğunu sanmıyoruz.
Mesleğimden soğuttular
İşte ülkemizin en önemli tıp fakültelerinden birinin, onlarca uluslararası yayını olan nöroşirürji bilim dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. KN’nın yazdıkları:
“Dünkü yazınızdaki konuların dışında çok daha başka konular var. Ancak ben size sadece duygularımı yazmak istiyorum.
Kırgınım. Üzgünüm. Bize bunları yapanlara karşı kin ve nefret doluyum.
19 yıldır doktorum. 17 yıldır aynı üniversitede ihtisas, öğretim görevlisi
ve öğretim üyesi olarak çalışıyorum.
Keşke doktor olmasaydım.
Keşke üniversitede öğretim üyesi olmak yerine dışarıda muayenehane açıp 12 yıldır dünyalığımı yapsaydım.
Yapmadım. 2.5 ay Almanya, 2 ay ABD ve 6 ay da İstanbul’a gidip parayı kendi cebimden ödeyip öğrendiklerimi, ihtisas yapanlara, öğrencilere, hastalarıma aktaracağıma başka meslek seçseydim.
10 yılda her türlü maddi imkânsızlığa rağmen 25’ten fazla yabancı bilimsel yayını (gerçek yayınlardır-bilimsel-alın teri ile yapılmış)yapmanın cezasını çekiyorum.
Türkiye’yi, dünyada baş ağrısı çalışması yapılan belli başlı ülkelerin hemen ardına, baş ağrısı grubumuzla birlikte yerleştirenlerden birisi olacağıma keşke başka meslek seçseydim.
Bu durum böyle devam ederse 1 yıl sonra üniversiteden ayrılmayı düşünüyorum.
Çok üzgünüm. Çok kırgınım. Nefret doluyum.
Çığlığımızı bizi anlamayan siyasete, bürokrasiye ve bizi paragöz sanan hastalarımıza duyurun lütfen.
Hep birlikte kaybedeceğiz.
Saygılarımla...”
Sağlık reformu?
Ak Parti iktidarının en başarılı olduğu alanlardan birisi de sağlık sektörü. Her ne kadar bazıları buna şiddetle karşı çıksa da! Bu böyle.
Yine aynı şekilde bazıları, “üniversiteye olan kırgınlığı nedeniyle intikam peşinde” değerlendirmesi yapsa da en başarılı bakanlardan birisi de Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ.
Sağlık sektörü hızla büyüdü. Dağınıklık giderildi. Yatak sayısında patlama oldu. Tam gün yasası çıktı. Harcamalar arttı. İsteyenin istediği doktora gittiği bir dönem geldi. Parası olmayanın ölüme mahkûm olduğu günler de geride kaldı.
Her ne kadar bazı aksaklıklar söz konusu olsa da Aile Hekimliği getirildi. Bir sıralama yapılsa, herhalde daha onlarca yeni proje ortaya konulabilinir. Ama bütün bunlara rağmen sektörde, özellikle de tıp fakültelerinde sıkıntılar var.
Türk Tabipler Birliği‘ni hiç bir dayanağı olmamasına rağmen taraf bulanlar olabilir. Peki ya akademik kurumlar? Hemen hepsi de iktidarın onayı ile atanmış olan rektör ve dekanların kontrolündeki üniversite ve fakülteler?..
Kimse bu konuda öküzün altında buzağı aramasın. Tıp fakültelerinde ve araştırma hastanelerinde ciddi sıkıntılar var. İktidarlara düşen görev, onlara engel değil, destek olmaktır.
YÖK’e gelince, YÖK’lüğünü yapmaya, tıpkı dün olduğu gibi bugün de, hem de artan bir şekilde iktidarın değirmenine su taşımaya devam ediyor.
Oysa çözüm, tümünü cezalandırmaktan değil, hataları ayıklamaktan geçiyor.
Özetin özeti: Ak Parti son yıllarda muhalefetini de kendisi yaratıyor. Yaptığı güzel projeleri de yine kendisi gölgeliyor.
